“Cezayı niye ben ödüyorum?”

“Keresteyi depoya indirdikten sonra verecektim parasını bitecekti bu kâbus yolculuk...”   Bir tabure çekip sobanın biraz uzağına oturdum ki sıcaktan uykum iyice bastırmasın. Ama içerisi sımsıcaktı....

“Keresteyi depoya indirdikten sonra verecektim parasını bitecekti bu kâbus yolculuk...”
 
Bir tabure çekip sobanın biraz uzağına oturdum ki sıcaktan uykum iyice bastırmasın. Ama içerisi sımsıcaktı. Kanım gevşedi, uyku iyice bastırdı. Başımı omuzumun üzerinde tutamaz hâle geldim. “Bu böyle olmayacak” dedim. Çıktım, kamyona gittim; aracın kapısını açtım. Bütün cesaretimi toplayıp seslendim:
-Arkadaş yeter artık. Şunun şurasında Ankara’ya ne kaldı? Bas gidelim ne olur yani?
-Uykumu bölme benim!
O kadar… İyi de ben ne yapacaktım. Baktım olacak gibi değil arabanın üstüne çıkıp brandaya kıvrılayım dedim. Hiç olmazsa araba giderse ben dışarıda kalmazdım. Tam brandaya sarılmışken yağmur yağlamaya başladı. Yağmur yedikçe branda beni donduruyordu. Sanki taş üstünde yatıyor gibi olmuştum. Yapamadım tekrar indim aşağıya:
“Allah’ım nereden çatmıştım bu baş belası adama?”
Bir saatten fazla zaman geçti. Bizim şoför hele şükür uykusunu almış olarak kalktı. Lütfedip beni tekrar kamyona aldı. Düştük yola…
Az ileride sabah erken saatte trafik çevirmesi vardı. Bizimki döndü bana: “Eğer polis kamyonun arka kapağından dolayı ceza keserse cezayı sen ödeyeceksin!” dedi.
-Tamam biliyorum, öyle bir şey olursa öderim.
-Mal benim değil senin, tabii ödeyeceksin!
Trafik bizi durdurdu gerçekten. Polis şoföre “sinyal lambalarını yak bakalım!” dedi. Ön sağ sinyal lambası çalışmıyordu. Polis bu sebeple ceza kesti. O zaman cezalar makbuz karşılığı orada ödeniyordu. Bizimki ne dese beğenirsiniz:
“Polis arka kapağın açık olduğunu bahane edip sinyalden ceza kesti. Cezayı öde bakalım!”
-Ama arkadaş senin sinyalin yanmıyorsa ben niye ödeyeyim?
- Ne demek niye ödeyim? Ödeyeceksin tabii ki…
Başıma bir bela almamak için onu da sineye çektim. Cezayı da ödedim. Devam ettik... Ankara’ya geldiğimizde hava artık iyice aydınlanmıştı. Biraz olsun içim rahatlamıştı. Keresteyi depoya indirdikten sonra verecektim parasını bitecekti bu kâbus gibi yolculuk.
Ama olacak ya… Ankara Siteler mevkiine geldiğimizde daracık bir sokaktan geçerken kendi dikkatsizliğinden arabayı bir evin balkonuna taktırdı. Müthiş bir cayırtı koptu. İnip baktık branda bir metreden fazla yırtılmıştı. Bizimki başladı köpürmeye:
“Hep senin yüzünden bunlar. Ne biçim adamsın be!”
-Niye kardeşim, arabayı ben mi kullanıyorum? Sen taktırmadın mı brandayı?
-Karşımda laf yetiştirme! Bu branda senin yüzünden yırtıldı. Parasını senden alırım! DEVAMI YARIN
YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Günümüzde yaşanmış hatıralar 25 Mart 2024 | 98 Okunma Köyde market tavuğu mu? 05 Ocak 2024 | 142 Okunma İlle vatan ille vatan 04 Ocak 2024 | 68 Okunma "Köylüme selam söyle" 03 Ocak 2024 | 93 Okunma İlaç gibi sohbet 02 Ocak 2024 | 121 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar