Zarrab görevi tamamlarken

Görevi neydi? Ne için yaptığı açık, biliniyor; İran’a dönük ABD ve AB öncülüğündeki Birleşmiş Milletler ambargo ve kısıtlarını atlatarak-aşarak, İran’ın...

Görevi neydi? Ne için yaptığı açık, biliniyor; İran’a dönük ABD ve AB öncülüğündeki Birleşmiş Milletler ambargo ve kısıtlarını atlatarak-aşarak, İran’ın ticaretten elde ettiği parasal kaynaklarına ulaşmasını sağlamak. Yani İran’ın milli meselesi için “ne gerekiyorsa” yapmış.

Şunu en başından biliyoruz ki İran’a ambargonun iki boyutu vardı; biri ticaret yasağı idi, diğeri de para transferi. Türkiye ticaret yasağı konusunda Hindistan ve Çin gibi bir dizi ülke ile birlikte, eskisine göre daraltılmış da olsa “istisna” sağlayan bir ülke idi. Kısılsa da İran’dan petrol ve gaz almaya devam ettik. Ancak para transferi üzerine yasakta istisna yoktu. Türkiye ithalatı yapıyor, karşılığı bedel ise Halkbank’taki hesapta birikiyor olacaktı.

Zarrab’ın mahkeme ifadesinden ne öğreniyoruz? Zarrab, kurduğu para transfer çarkına yardımcı olan, akıl veren, bu çarkın parçası olduğunu iddia ettiği; kurumlara ya da bankalara talimat verenleri açıklıyor. Bunun için rüşvet verdiğini iddia ediyor. ABD kamu hukuku ise bununla değil; ambargonun delinmesi, para aklama, kendi bankacılık sisteminin bu işe bulaştırılması gibi konularla ilgili. Yargılama bu yönde.

Türkiye 2011’de İran’dan kabaca 12 milyar dolarlık ithalat yaparken, 3.5 milyar dolarlık ihracat yapmıştı. 2012’de yine 11.9 milyar dolarlık bir ithalat yaparken, Zarrab’ın “altın transferi” ile ihracat 9.9 milyar dolara çıkmıştı. 2012’de mart-ağustos arası 5 ayda tam 8 milyar dolarlık külçe altın İran’a ihraç edilmiş görünüyordu. İşte Zarrab’ın “cari açığı kapadım” dediği, “ihracat şampiyonu” ödülü verilen durum buydu.

Zarrab çarşamba günü başladığı ifadesinde; İran’a giden altınların gerçekte İran’a gitmediğini, gümrük kayıtlarında “Dubai üzerinden İran’a gidiyormuş gibi” kaydedildiğini, ancak Dubai’de kaldığını anlattı. Zarrab’ın anlattığı döngüde; aslında Dubai’de kalan altınların da “Dubai-Türkiye” arasında gidip geldiği anlaşılıyor. Zira amaç altın değil, altın üzerinden para transferi yaparak, transferi yapılan paranın Dubai’de dolara ya da Euro’ya çevrilmesi.

Reza Zarrab’ın anlatımında, İran’ın petrol şirketi NIOC’un Halkbank’taki hesabına yatan gaz ve petrol ithalat bedellerini TL olarak bir başka şirketin hesabına aktarıldığı, sonra bu TL’ler ile bir şirketten altın alınıp, altınları da Dubai’de bir başka şirkete satılmış gösterildiği yer alıyor. Satılan altınların karşılığında ise Birleşik Arap Emirlikleri dirhemi var. Sonrasını bilmiyoruz. Zarrab’ın “en az 10 ayrı işlem” olarak altını çizdiği “dolaştırma” sonunda, İran’ın gaz ve petrol bedeli uluslararası para ve fon sistemi ile buluşuyor. Bundan sonrası, olasılıkla Dubai’de bu dirhemlerle dolar ya da Euro veya bir başka para cinsine çevrilerek İran’ın ihtiyaçlarına göre kullanılmış olabilir.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Kur, piyasa ve merkez bankası bağımsızlığı 13 Temmuz 2018 | 698 Okunma Bütçe hakkı yetim kalmasın 10 Temmuz 2018 | 312 Okunma Yolları çatallanan bahçe 06 Temmuz 2018 | 342 Okunma Seçim bitti geçim sınavı başlıyor 03 Temmuz 2018 | 279 Okunma Küresel yokuşta pahalı bir bedel 29 Haziran 2018 | 337 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar