Tahvil balonu olumlu düşünmeyi zorlaştırıyor!

Küresel düzeni oluşturan kurumsal yapı, gündemi farklılaştırarak riskten kaçınma eğiliminin kontrolsüz bir şekilde belirleyici ve yıkıcı olmasını önlemeye çalışıyor. ABD...


Küresel düzeni oluşturan kurumsal yapı, gündemi farklılaştırarak riskten kaçınma eğiliminin kontrolsüz bir şekilde belirleyici ve yıkıcı olmasını önlemeye çalışıyor. ABD Hazinesi’nin ihraç ettiği borçlanma senetlerinin getirilerine ilişkin verim eğirişinin yatay bir eğilime doğru yol alacağı yönündeki söylemleri de bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor.

Başka bir deyişle dolar faizlerinde yaşanacak yükselişler ve para otoritesinin bilançosundaki olası daralmaların, ABD Ekonomisi açısından ciddi bir sıkıntı yaratmayacağı yönündeki önerme etkili kılınmaya çalışılıyor. Daha açık ifade etmek gerekir ise, biri 2017 Aralık ayında ve en az üçü 2018 yılında olmak üzere toplam dört kere çeyrek puanlık faiz artışı gerçekleşecek; para otoritesinin fonlama oranı yüzde 2 ile yüzde 2,50 aralığına tırmanacak. Ayrıca ABD Merkez Bankasının bilançosu 2017 son çeyreğinde 30 milyar dolar ve 2018 genelinde 490 milyar dolar daralacak, fakat olumsuz eğilimler güçlenmeyecek! Orta vadeye kadar olan borç senetlerinin getirileri yükselirken uzun vadelilerinki gerileyecek ve verim eğrisi yatay bir eğilime ulaşacak! ABD genelindeki sakinlik küresel eğilimleri de aynı yönde etkileyecek!

Hemen yukarıda özetlemeye çalıştığımız beklenti seti pek gerçekçi görünmüyor! Zira para otoritesi ile piyasalar arasındaki yükselen inatlaşmayı, sürdürülebilir olmayan eğilimler nedeniyle finansal balonları da içeren ağırlaşmış sorunları, gelişen ekonomilerin ve aşırı yatırım alan sektörlerin risk primlerinde yaşanabilecek dalgalanmaları, jeopolitik belirsizlikleri, bunların ABD Ekonomisi üzerindeki olası etkilerini tümü ile görmezden geliyor. Bir anlamda hayal tacirliği yolu ile kısa vadede gelişmeleri kontrol altında tutmanın yollarını arıyor.

Bir an için öne sürülen iddianın ABD açısından geçerli olduğunu varsayalım ve soralım: gelişen ekonomilerin risk primleri ne yönde hareket sergiler ve varsayımlar ile geçiştirilen diğer değişkenleri bu durumdan nasıl etkiler? Eğer 2017 yılının ilk sekiz aylık döneminde olduğu gibi sürpriz bir şekilde geriler ise balonlaşma daha tehlikeli hale gelmez mi? Tam aksine yükselmeye başlar ise, riskten kaçınma eğilimi güçlenerek yıkıcı olmaya başlamaz ve geleceğe ilişkin tüm hesapları boşa çıkarmaz mı? Veya bu iki seçenek arasında bir yerde nefesleri tutarak sakince beklemek mümkün olabilir mi?

Eylül ayından bu yana yaşanan eğilimler, 2018 senesine ilişkin kırılganlık algılarını güçlendiriyor ve riskten kaçınma eğiliminin daha belirleyici olmaya başladığına işaret ediyor. Çok büyük bir olasılıkla, kısa vadeli faizler yükselmeye ve ABD para otoritesinin bilançosu daralmaya devam ettiği sürece gerginlik tırmanış eğiliminde olacak ve göreceli sakinlik korunamayacak. ABD Hazinesinin ihraç ettiği borç senedi getirilerine ilişkin verim eğrisi bazen düzleşir gibi olsa da genelde pozitif eğimini koruyacak; uzun vadelilerin getirisi genelde hareketsiz kalsa da fiyat oynaklıklarının arttığı dönemlerde ani yukarı hareketler yaşanacak ve kayıplar geri alınamayacak. Gelişen ekonomilerin risk primleri de genelde yükseliş eğiliminde olabilecek.

Başka bir deyişle, faaliyet dışı gelirler yerini faaliyet dışı kayıplara bırakacak ve riskten kaçınma eğilimini kalıcı olarak duraklatmak pek mümkün olamayacak. Tahvil piyasalarına ilişkin olumsuzlukların, tüm finansal eğilimleri ve ekonomik beklentileri olumsuzlaştırması gündeme ağırlığını koyacak ve güvensizliğin etki alanı genişleyecek.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Fiyatlama davranışları ve zorunlu değişim 23 Şubat 2019 | 284 Okunma Bunalım var dengelenme yok! 16 Şubat 2019 | 276 Okunma Kredi mekanizmasi çalışmıyor ve ekonomi boğuluyor! 27 Eylül 2018 | 672 Okunma İyimser olmayı zora sokan küresel olumsuzluklar! 25 Eylül 2018 | 271 Okunma Küresel koşullar ve olumsuzlukların artan bulaşıcılığı 20 Eylül 2018 | 422 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar