USAID üzerine yeni tartışmalar
Bir önceki yazıda Trump ve Musk’ın, USAID üzerinden ABD’nin sınır dışı politikalarına ilişkin tavrı nedeniyle çıkan tartışmaya değinmiştim. Demokratlar ve Trump arasında derin bir ayrılığa neden olan USAID, sadece dış yardımlar konusunda faaliyet gösteren bir kuruluş mudur sorusunu sormuştum. Yapılan tartışmaların, “önce Amerika” (America First) parantezine sıkıştırılarak mali politikalar üzerinden analiz edilmesinin, konunun farklı boyutlarını görmemizi engelleyeceğini ifade etmiştim. Kimilerine
Bir önceki yazıda Trump ve Musk’ın, USAID üzerinden ABD’nin sınır dışı politikalarına ilişkin tavrı nedeniyle çıkan tartışmaya değinmiştim. Demokratlar ve Trump arasında derin bir ayrılığa neden olan USAID, sadece dış yardımlar konusunda faaliyet gösteren bir kuruluş mudur sorusunu sormuştum. Yapılan tartışmaların, “önce Amerika” (America First) parantezine sıkıştırılarak mali politikalar üzerinden analiz edilmesinin, konunun farklı boyutlarını görmemizi engelleyeceğini ifade etmiştim. Kimilerine göre ABD’nin etki alanının zayıflaması ve farklı aktörlerin bu alanı doldurması olarak yorumlanan USAID, kimilerine göre ise ABD’nin sınır dışı operasyonlarının bir aracı olarak değerlendirilmektedir.
USAID ile ilgili kamuoyuna yansıyan ayrıntılara bakıldığında bu tür kurumların salt yardım ya da kamu diplomasisine sıkıştırılmayacak bir etki alanında hareket ettikleri görülmektedir. ABD içerisinde AP ve New York Times’a finansman aktarılması üzerinden ilerleyen tartışmalar, ABD’nin bu yöntemle sınır dışında medyayı ne ölçekle desteklediği yönündeki spekülasyonları da artırdı. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün yaptığı açıklamaya bakıldığında, ABD’nin “özgür basın”ı desteklemek amacıyla dünyanın muhtelif yerlerinde gazete ve medya platformlarını finanse ettiği ifade edilmekte ve USAID’in kapatılmasından endişe duyulmaktadır.
DIŞ MÜDAHALE VE ÇIKARLARIN ÖRTÜŞMESİ
Peki Demokratlar neden USAID’in kapatılmaması gerektiğini düşünüyorlar ve bu düşünce, ABD’nin dış müdahaleleri ile ne denli uyumlu? Demokrat senatörlere göre, kriz zamanlarında ABD’nin güvenlik önceliklerini temin eden bir kurum olan USAID, Amerika’nın terörle mücadelesine katkı sağlamaktadır. Peki bir yardım kuruluşu ABD’nin terörle mücadelesine nasıl katkı sağlar? Bu soruya, ABD’nin etki alanının zayıfladığı yerlerde hasım ya da muarızları olarak görülen devletlerin güçlenmesi argümanı üzerinden cevap veriyorlar.
Demokrat senatörlere göre, bu tür dış yardımların paranteze alınması durumunda, yardıma muhatap olan ilgili ülkeler kendi yer altı kaynakları ve liman gibi kritik işletmelerini Çin başta olmak üzere birçok devlete verebilecek ve bu durum ABD açısından kritik sonuçlar doğuracaktır. Demokratlar nezdinde ortaya çıkan bu endişe, ABD’nin “insani dış politika” motivasyonuyla işlevselleştirdiği bir kuruma ne tür bir anlam atfettiğini de açık biçimde göstermektedir.
EN FAZLA DESTEK VERİLEN ÜLKELER
USAID’in en fazla destek verdiği ülkelere bakıldığında, tablo biraz daha netleşiyor. Suriye, Irak, Mısır, Etiyopya, Ürdün, Afganistan ve Pakistan gibi ülkelerin yer aldığı bu liste, çatışma ve risk açısından da en büyük sorunların yaşandığı ülkeler. Kaldı ki ABD’nin bu ülkelere sadece insani yardımlar üzerinden etki ettiğini söylemek de biraz nahif bir yaklaşım olacaktır. Nitekim Trump, ABD yardımı aldıkları gerekçesiyle, Gazze halkını Ürdün ve Mısır’ın kabul etmesi gerektiğini ifade etmişti. Doğrudan Başkan tarafından ifade edilen bu durum, ABD’nin koşulsuz bir insani yardım yapmadığını da gösteren bir ikrar aynı zamanda.
USAID’in diğer ülkelerle kıyaslandığında görece zayıf kalan yardımlarına muhatap olan Türkiye’de de bu konuda benzer bir tavır söz konusu. Özellikle fon ile yayın hayatlarını sürdüren bazı medya platformlarının konuya bakışı, Demokrat senatörlerin endişe ve korkularıyla oldukça benzer. İlgili platformlarda konuyla ilgili çıkan haberlere bakıldığında, ABD’nin bıraktığı bu boşluğun nasıl doldurulacağı üzerine bir endişe ve bu endişenin yeni krizler çıkartabileceği korkusu dikkat çekmektedir. Deprem ve Suriyeli sığınmacılarla ilgili sınırlı yardımlar dışarıda bırakıldığında, Türkiye’de hangi aktörlere ne tür destekler verildiğiyle ilgili de daha sağlıklı bir tartışma ortaya çıkacaktır.
Bu göstergeler ışığında tartışılması gereken ana konu, medya ve gazetecilik alanında özgür basını desteklemek amacıyla fonlanan platformların ne tür performanslar sergiledikleri. Kısa bir kronolojik takip üzerinden hangi kurumların dünyadaki basın özgürlüğü endekslerinde ne tür parametreleri kullandıkları ve bu değişkenlerin sonuca nasıl etki ettiği üzerine bir muhasebe yapmak önemli olacaktır. Bu tür kurum ve kuruluşların ürettiği raporların ilgili ülkelerin siyasetine müdahale amaçlı kullanıp kullanılmadığı, yayınlandıkları dönemde içeriden ve dışarıdan ne tür açıklamaların geldiği ve bu açıklamaların ilgili ülkede ne tür bir politika değişikliğine yol açtığı gibi patikaların takibi, hiç kuşkusuz yeni tartışmaları da yapmayı mümkün hale getirecektir. Özellikle fon verilen gazete ve medya mecralarının, ilgili ülkelerin dış politika yaklaşımlarında ABD lehine bir tutum takınıp takınmadıkları da analiz edilmesi gereken bir husus.