Yatak Odasında Ne Giyersen Giy Ama…
Eskiden “Açık giyinmiş” denirdi.Sonra bu ifade, “Beden benim, karar benim” sloganıyla adeta aforoz edildi.Peki biz ne olduk?Açıklık başka oldu…Çıplaklık başka…Teşhircilik...
Eskiden “Açık giyinmiş” denirdi.
Sonra bu ifade, “Beden benim, karar benim” sloganıyla adeta aforoz edildi.
Peki biz ne olduk?
Açıklık başka oldu…
Çıplaklık başka…
Teşhircilik bambaşka…
Bir sabah uyandık, sokaklar Victoria’s Secret defilesine dönmüş.
Lütfen kimse bana “Bu senin bakış açın” demesin.
Ortada transparan, seksi, siyah iç çamaşırıyla sınava giden insanlar var.
Ve bir de bunu “özgürlük” diye pazarlayan bir akım var. Biz her sabah yeni bir şaşkınlıkla uyanıyor, akşamına alışıyoruz.
Adeta toplumca Stockholm sendromuna girdik.
Teşhirciliğe bile empati kurmaya başladık!
Düşünsenize…
Üniversite sınavına giriyorsunuz.
Çantanızda; hüviyet, kalem, silgi, şeffaf pet şişe…
Ve tabii ki… seksi iç çamaşırı! Ne yani?
“Özgürlük bu değilse nedir?” diyenler var.
Ben de diyorum ki:
Sınava motivasyon sütyenle doğru orantılıysa,
Transparan, seksi ve siyah iç çamaşırıyla medeniyet arasında bağ kuran bu kitle Pierre Cardin’in kaleminden Fransız Devrimi çıktığına da inanır.
Sınav salonuna iç çamaşırıyla gitmek “Ben modernim” dedirtmez.
Sadece “Ben pusulayı kaybettim” dedirtir. Bir kadının yatak odasında ne giydiği kimseyi ilgilendirmez.
Ama o yatak odası kıyafetiyle sokağa çıkması herkesi...