Diplomalı İşsizler Ordusu mu, Meslek Sahibi Gençlik mi?
Son yıllarda Türkiye’nin dört bir yanında yükselen üniversite kampüsleri, ilk bakışta eğitimde devrim gibi görünüyor. Ancak perde arkasında bambaşka bir tablo var. İşsizliğe sürüklenen...
Son yıllarda Türkiye’nin dört bir yanında yükselen üniversite kampüsleri, ilk bakışta eğitimde devrim gibi görünüyor. Ancak perde arkasında bambaşka bir tablo var. İşsizliğe sürüklenen, geleceğinden umudu kesmiş, elinde sadece bir diploma olan genç bir kuşak. Üniversite mezunu ama mesleksiz; umutlu ama çaresiz.
Evet, her ile üniversite açmak, ilk etapta eğitime erişim açısından önemli bir adımdı. Fakat sayılar arttıkça kalite düştü. Bugün üniversite mezunu olmak ne iş bulmak için yeterli ne de kişiye gerçek bir mesleki donanım kazandırıyor. Türkiye, giderek "diplomalı işsizler toplumuna” dönüşüyor.
Oysa bu çıkmazdan kurtulmanın yolu gözümüzün önündeki meslek liseleri.
Sanayi bölgeleri nitelikli işgücü bulamıyor. Teknoloji şirketleri ara eleman eksikliğinden şikâyetçi. Tarımda, inşaatta, hizmet sektöründe yetişmiş insan gücü açığı var. Öte yandan milyonlarca genç, üniversite diploması ile işsizlik kuyruğunda bekliyor. Bu çelişkinin çözümü, gençleri gerçek hayatla buluşturan, üretime entegre eden meslek liselerinde yatıyor. Ancak Türkiye’de meslek liseleri, yıllarca “başarısız öğrencilerin adresi” gibi damgalandı. Oysa bu yanlış bakışı tersine çevirmek, sadece gençlerin değil, ülkenin geleceği için bir zorunluluk.
Bu konuda Fransa ve Almanya, dünya çapında örnek alınacak modeller sunuyor.
Almanya, "Dual Eğitim Sistemi"yle adeta çığır açtı. Gençler, haftanın belli günlerinde okulda teorik eğitim alırken diğer günlerde bir işletmede pratik yapıyor. Bu sistem sayesinde mezunların %80’i doğrudan iş hayatına katılıyor. Almanya’da meslek eğitimi, üniversite eğitimi kadar saygı görüyor çünkü sistem istihdam yaratıyor, üretime katkı sağlıyor.