35 Bin Dolara Çanta mı Aldın? Hayır Kendini Sattın
Paris’te Louis Vuitton çanta 35 bin dolar.Yani...Bizim mahallede o fiyata üç daire döşenir.Ama hanımefendiye sorsan:“Yatırım yapıyorum.” Bir arkadaş da 7.000 dolarlık tişört giymiş.Tişört...
Paris’te Louis Vuitton çanta 35 bin dolar.
Yani...
Bizim mahallede o fiyata üç daire döşenir.
Ama hanımefendiye sorsan:
“Yatırım yapıyorum.” Bir arkadaş da 7.000 dolarlık tişört giymiş.
Tişört öyle havalı ki, terlemenize bile izin vermiyor.
Kendisi terlemiyor ama beni soğuk soğuk terletiyor. Elimdeki kahve ya tişörte dökülürse…
Yahu kardeşim...
7.000 dolarlık tişörtü niye giyiyorsun?
Al çerçevelet, duvara as.
Üzerine “LÜKS” yaz, altına da not: “Ben sınıf atladım, biriciğim, özelim”
Rolex kolunda diye daha mı dakik oluyorsun?
Rolls-Royce’un var diye trafiğe takılmıyor musun?
Hermès şal taktın diye beynin daha iyi çalışıyor?
Yoo, hayır tabi ki… Ama yine de alıyoruz.
Niye?
Çünkü sistem bize şöyle fısıldıyor.
“Sen değerlisin... ama bu değeri 2 milyon dolara göster.”
Bu ne demek biliyor musunuz?
Kendine olan saygının fiyat etiketine bağlanmasıdır.
İnsanlığın “taksit taksit satılmasıdır”
Şimdi burada bir açık hava tiyatrosu dönüyor.
Oyunun adı: “Statü Satarım, Sen Alırsın”
Rol dağılımı net:
Küresel sistem dayatıyor, zenginler yazıyor, influencer’lar oynuyor, halk alkışlıyor...
Ve sonra kredi kartı taksitleriyle kostüm kiralayıp sahneye çıkılıyor. Aslında kimse çanta almıyor.
Kimse araba almıyor. Saat...