NATO’nun din ve ‘Silivri’yle imtihanı

Hafta sonu NATO’daydım. Örgütün Brüksel’deki merkezinde Kamu Diplomasisi Birimi tarafından düzenlenen “Din ve Güvenlik” başlıklı iki günlük toplantıya davetli konuşmacı olarak… Bu, salt...

Hafta sonu NATO’daydım. Örgütün Brüksel’deki merkezinde Kamu Diplomasisi Birimi tarafından düzenlenen “Din ve Güvenlik” başlıklı iki günlük toplantıya davetli konuşmacı olarak…
Bu, salt akademik bir toplantı değildi. Atlantik’in her iki yakasından teşkilata üye ülke bilim insanlarının yanı sıra, parlamenterler, din ve güvenlik konusunda özelleşmiş sivil toplum kuruluşları ve NGO’ların yetkilileri ve en önemlisi farklı inanç sistemlerinin önde gelen temsilcilerine kadar açılan bir katılımcı yelpazesi vardı.
NATO’nun derdi belli: “Komünizm”le mücadele için bölgesel yaklaşımlı bir “sert güvenlik” ve savunma anlayışıyla kurulup bugüne gelmiş yapı, artık bu konvansiyonel yöntemle yol almakta, karşısına çıkan yeni ve farklı küresel tehditlerle baş etmekte zorlanıyor. Sorbon (Paris I) Üniversitesi Jeopolitik Yüksek Lisans Direktörü Prof. George Prevelakis’in özlüce tespit ettiği üzere, bölgesel (“territorial”) temelde kendini gösteren “stabil” tehditler, bugünün dünyasında yeri-yurdu sabitlenemeyen, sürekli hareketlilik arz eden şebekelerden gelen tehditlere evrilmiş durumda. Yani eskiden “stabil topraklar” ile uğraşılırken şimdi “mobil şebekeler”le uğraşılması gerekiyor.
Örgüt işte bu yeni duruma uyarlı şekilde (moderatörlerimizden, NATO Karşı-Terörizm Seksiyonu Başkanı Juliette Bird’ün tabiriyle) bir “çekiç” olmaktan “tornavida” olmaya dönüşme sorunu yaşamakta.
“Şebeke”lerden kasıt belli; başta IŞİD olmak üzere, İslâmi radikalizmin türlü-çeşitli unsurları… Bu bağlamda da toplantıya başlangıç noktası oluşturma yolunda “yumuşak güvenlik” (“soft security”) kavramı, dine özel bir göndermeyle dikkatimize sunuldu. Söz gelimi, dinler ve inanç önderleri barışın ve düzenin risk altında olduğu yerlerde güvenli bir ortam oluşması yolunda nasıl, ne gibi katkılarda bulunabilirler? Vurup kırmadan, tatlı dille-güler yüzle!.. Biraz böyle bir şey…
Elbette kavrama en başta inanç önderleri olmak üzere pek çok katılımcı ihtiyatla yaklaştı. Dinin “güvenlik” değil barışı hedeflemesi, özendirmesi gerektiği noktasından hareketle… Dinî oluşumların güvenlik ya da güvensizlik kaynağı olarak değerlendirilmesinin uygun olmadığı hatırlatmasıyla… Ve bir başka uçta, ABD merkezli Uluslararası Ortodoks-Hıristiyan Yardım Kuruluşları Direktörü Constantine Triantafilou’nun çıkışıyla, “İnanç”ın hiç de öyle yumuşak sayılamayacak, “taş gibi” sert bir güvenlik kaynağı olduğu iddiasında bulunularak…
Toplantıda katkı, tek-taraflı değildi. NATO’dan üst düzey isimler de konuşmalar yaptı, sorulara-yorumlara karşılık verdi. Bunlardan biri, NATO Genel Sekreter Yardımcısı Alexander Vershbow’du.
Vershbow konuşmasında, bugün NATO’nun biri “Doğu”dan, diğeri “Güney”den iki esaslı meydan okuma ile karşı karşıya olduğunu belirtti. Doğu’da giderek saldırganlaşan Rusya ve Güney’de, yukarıda Prof. Prevelakis’in sözlerinde de karşılık bulduğu üzere, nasıl başa çıkılacağı konusunda sıkıntılar yaşanan IŞİD gibi “mobil şebekeler”.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Kalacak bir türkü söyler gideriz 10 Eylül 2018 | 3.891 Okunma Kovboylar yetmez, kotu da yasaklayın! 05 Eylül 2018 | 3.534 Okunma Betona tapanların mabedi yapıldı 03 Eylül 2018 | 3.671 Okunma Bir insanlık ibadeti: Cumartesi Anneleri 20 Ağustos 2018 | 154 Okunma ‘Eşkıya’nın namusu Deniz’den soruldu! 15 Ağustos 2018 | 2.554 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar