Adana, Mersin’de Mustafa Kemal’in askerleri ne çok!

Aradan 80 yıl da geçse Adanalı gittiği yerde Adanalıdır. Yemeği huyu suyu... İki adım ötesi Mersin. Oranın insanı da bambaşka, kendine özgü. Güneş bile burada başka batar diyorlar. Öyle mi? Öyle....

Aradan 80 yıl da geçse Adanalı gittiği yerde Adanalıdır. Yemeği huyu suyu... İki adım ötesi Mersin. Oranın insanı da bambaşka, kendine özgü. Güneş bile burada başka batar diyorlar. Öyle mi? Öyle. Geçen hafta sonu bu özel bereketli topraklardaydık.
Ne zaman buralara gelsem bağrımı dövesim gelir... Laf gelişi. Yoksa dövmem de, Türkiye ekonomisini ah bir elimize verseler derim, komşularla ilişkileri düzenleyecek makamları... Üretimi, tarımı, hayvancılığı, ihracatı, turizmi... Aslında onun için vermemeye kalkışırlar bilirim ama alacağız. Göreceğiz hep birlikte.
Heyecanlanınca tuhaf bir yazı oldu. Sonda söyleyeceğimi başta yazıverdim.
Ama inanın her şeyimiz var.
Bir siyasi irade gerekli.
Doğu Perinçek konuşurken, yanımda Aytaç Durak oturuyor. Deneyimli siyasetçi.
Kulağıma eğiliyor, diyor ki, “Şansı çok yüksek. Çünkü siyasetleri en net o koyuyor...”
Daha sonra söz aldığında da söyledi:
-İsmen seçiliyor. Halk doğrusunu bulur. Ben cumhurbaşkanı olacağınıza inananlardanım. Herkes kendi adayını çıkarsın. Yarışın.
“Gerçekten inanıyorum, ben bu işe” diyor otururken. Danışmanlık yapacak.

BEREKETLİ TOPRAKLAR

Buralarda yalnızca pamuk, portakal, avakado değil; insan yetişiyor; aydın, yazar, sanatçı... Nasıl da bereketli topraklar. Geleceğe umutla bakıyoruz.
Mersin’de Kent Radyo’da Mustafa Müderrisoğlu ve Aydın Kösel uzun bir söyleşi yaptılar benimle. Orada sordular. Ergenekon duruşmaları sırasında bütün yöneticilerimiz tutuklandığı sırada bir dergiye demişim ki, “Eğer Doğu Perinçek ile evli olmasaydım başbakan olurdum...” Doğru. Onu kendime ilişkin değil, şu bağlamda söylemiştim. Bu partiden en az beş hükümet çıkar. Başka başbakanlarla kıyaslanmayız bile. Öyle bir birikime sahibiz. Hele de kadınlarımız.
Bu iki ilimizin il başkanı da kadın.
Lerzan Özgenç ve Selver Kaplan.
Biri üniversite hocası, biri yıllarca işçilik, sendikacılık yaptı.
Öyle güzel yönetiyorlar, çekip çeviriyorlar ki..
İşte onun için de diyoruz, yaparız! Türkiye’yi yönetiriz.
Birimiz değil, hepimiz.
Perinçek art arda vurguluyor:
“Yeni bir dünya kuruluyor.”
“Kurucuları arasında Türkiye var. Türkiye’nin İstiklal Savaşı yalnız kendi nam ve hesabına değildi. Yine işaret fişeğini yaktı. Yine Mehmetçiğimiz birkaç kilometre ötemizde vatan savaşı veriyor.”
“Bozguncular karadeliklere çekildiler.”
“Türkiye bu savaştan büyük bir kararla çıkacak.”
Mustafa Kemal’in askerleri ne çok Adana’da, Mersin’de... İşte burada düğümleniyor. Bitmeyiz, tükenmeyiz.

İLK DİLEKÇE

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek Cumhurbaşkanı adayı olduktan sonra ilk yazılı dilekçe verildi. Köyleri yeniden köy yapmak üzere. Alkışlarla söz alındı. Biz de takipçisi olacağız artık.
Soruların biri bitti diğeri geldi.
-Bunlar çok suçlu, yargılamayacak mıyız?
-Suça yargı karar verir. Biz “gel bir tuğla da sen koy” diyeceğiz. Geçmişte onu yaptın bunu yaptın değil.
Genç bir muhtar. Türkiye’nin en genciymiş. Nasıl aydınlık yüzlü. Şu Türkiye’nin herşeyine canım kurban!
“Sen açık açık DP’yi savunuyorsun. Korkmuyor musun?” diye soruyorlarmış.
“Ben de diyorum ki, herkes Doğu Perinçek’in çizgisine geldi. Siz meydandaki çınar ağacısınız, kök salmış. Çer çöp rüzgarın önünde sürüklenir gider...”
Sesi titreyerek 90 yaşında eski bir yüksek mühendis sordu:
“Türkiye mukavva mı, parçalanır diyorlar...”
Perinçek o ünlü saptamasını burada da yapıyor:
-Atomu parçalayabilirler, ama bizi parçalayamazlar...
Bir sağlık çalışanı:
-Nasıl başa çıkacaksınız bu sistemle...
“Masaya yatmasın, hastalanmasın...”
“Devlet rekabet eder. İsteyen özel kursun. Yeniden Atatürk sistemi. Veremi, frengiyi, sıtmayı temizledi.”
Bir talep daha geliyor:
-Cemaatler, tarikatlar kapatılmalı. Safsatayla milletimiz bu hale getirildi. Emine hanımın başı bağlı ama çocuklara tecavüz eden vakıflar açık duruyor. Lütfen bunlardan kurtarın.

BOL KESE YOK

Doğrudan bir soru:
-Kanayan yaramız İncirlik. Cumuhurbaşkanı oldunuz. ABD askerleri buradan gitmek için kaç günleri olacak?
Yanıt uzun da, en vurucu olan bölümü alayım:
-24 saat içinde diyemem, devlet adamı tavrı olmaz.
-Atatürkçü olmak vatan borcudur. O borcu ödediğiniz için teşekkür ederim.
Saimbeyli eski belediye başkanı:
-Sizi üç bin, beş bin kişilik meydanlarda dinlemek istiyoruz.
-Theresa May işadamlarıyla Çin’e çıkartma yaptı ne düşünüyorsunuz?
Emekli öğretmen:
-ÖSO’ya ne vaad ettiler?
-ABD’nin yanında Türk ordusuna karşı mı savaşsaydı. Şimdi Türk ordusunun kontrolü altında Suriye ordusuna katıyor. İnsan aleti kullarır. Alet insanı kullanamaz. Türk ordusunu yönlendiremez. Türk ordusu ÖSO’yu yönlendirir. Canikli ve Bozdağ’ın yerel kuvvetlere teslim edeceğiz gibi beyanları oldu, çok yanlış. Biz müdahiliz. Seyirci olarak, köşe yazarı olarak değil. Biz bu tabloda varız.
Bu arada önemli bir eleştiri geldi, onu da bir çalışanı olarak ben üzerime alınıp not ettim:
-Ulusal Kanal’da İzmir’in Dağları’ndan başka müzik yok mu? Mahzuni nin ölüm yıldönümünde üç dakika yer ayırdılar. Ceza verdim 10 yıldır hiç kapatmadığım Ulusal Kanal’ı 15 gün açmadım.
Perinçek’in en son cümlelerinden biri, bir anlamda söz sanki:
-Hz. Muhammed der ki “yöneticileri zengin ölen kavimler fakir olur, yöneticileri fakir ölenler zengin!”
Hadi bakalım, onu da not ettik, takipçisi olacağız!
En son bir öneri de Vatan Partisi Cumhurbaşkanı adayı Perinçek’ten geldi:
-Gelen her cumhurbaşkanı adayı böyle yapmalı. Talep ediniz. Sorularınıza yanıt vermeliler.

BENİM TERÖR ÖRGÜTÜM

Bir Parti Genel Başkanı ötekine soruyor:
-Söyle bakalım, bu PYD terör örgütü müdür? Eğer yiğitsen terör örgütü olduğunu açıkla. PKK terör örgütü müdür? YPG terör örgütü müdür?
Öteki parti başkanı yanıt veriyor:
-Sen El Nusra terör örgütü müdür, değil midir açıkla!
Ayıptır söylemesi en “yiğidi” benim. Ben açıklıyorum:
-İkisi de terör örgütüdür!
Oh! Aman ne ferahım ne ferah!

HAMZA VE ASİYE DURSUN OLİMPİYATTA

Kore’deki kış olimpiyatlarına sekiz sporcumuz katıldı. Her yanımız dağ. Aylarca kar kalkmayan bölgelerimiz var. Aslında kış sporu yapmak için bunlar gerekli de değil artık. Ama hani, doğalı da var diyorum. Az masraflı türden.
Neden peki?
O sekiz sporcudan birinin Ağrı’nın Çamurlu köyüne kayıtlı Hamza Dursun’un yaşamını, nasıl çalıştığını izledim. Araba lastiğini beline bağlayıp, asfaltta tekerlekli kaydırakla...
Bir Türk köylü kadınına borçlu başarısını.
Kayaklarını silip temizleyen ona “koçluk” yapan anasına! Asiye hanıma.
Boğazıma bir şeyler düğümleniyor. Ne diyeceğimi bilemiyorum.
Şimdi haber oldu ya, elinden tutarlar belki reklamlarla. Ama diğerleri ne olacak? Yüzlerce yetenek?

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
İsrail’in de Ukrayna’nın da kaderi bir: Yeniliyorlar 18 Nisan 2024 | 379 Okunma Bu acılar geleceğimiz için umut tohumları 14 Nisan 2024 | 111 Okunma Evet, hanımlar! Emin olun biz böyle kalmayacağız 07 Nisan 2024 | 123 Okunma Hakkari Üretim Devrimi bekliyordu! Hendekten çıkanlarla karşı karşıya kaldı 04 Nisan 2024 | 497 Okunma Victor Hugo’ya göre Şairin Görevi 31 Mart 2024 | 60 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar