HDP Kongresi

HDP’nin 2. Olağan Kongresi’nin yapıldığı salona girerken, Haziran 2014’te gerçekleşen Olağanüstü Kongre’deki atmosferi hatırlamaya çalıştım.Cumhur-başkanlığı seçimine...

HDP’nin 2. Olağan Kongresi’nin yapıldığı salona girerken, Haziran 2014’te gerçekleşen Olağanüstü Kongre’deki atmosferi hatırlamaya çalıştım.
Cumhur-başkanlığı seçimine yaklaştığımız günlerdi.
Kongre salonundan solda yaşanan arayışa cevap olabilecek bir dil yansıyor; en genç, en renkli, özgürlükçü, halkçı, demokratik, barışçı, emekçi ve ekolojist parti tanımı yapılıyordu.
Cumhurbaşkanlığına adaylığını koyan Selahattin Demirtaş, Kürtlerin partisini Kürt milliyetçiliği çizgisinin dışına taşırabilmek ve mümkün olduğunca ülke partisi olabilmek hedefiyle projelenen HDP’nin kongresinde ilgiyle karşılanıyordu.
O günden bugüne çok şey oldu.
Karşılıklı güvensizlikle yürüyen çözüm süreci baş aşağı gitmeye başladı.
6-7 Ekim Kobani eylemleri bunu hızlandırdı.
7 Haziran’da HDP’nin yüzde 13 oyla kendi rekorunu kırması, AK Parti’nin tek başına iktidarı kaybetmesi, Suruç, Ankara patlamaları, art arda gelen şehit haberleri arabayı devirdi.
Vardığımız nokta Cizre’den, Silopi’den, Sur’dan gelen görüntülerde.
Epeydir, kafalar başka yerdeyken zevahiri kurtaran parti kongrelerine tanık oluyoruz.
Kendisi değil arka planı gerçek olan kongreler.
AK Parti’nin, CHP’nin son kongresi gibi.
HDP’nin dünkü kongresi gibi.
“Kongrenin yapıldığı Ahmet Taner Kışlalı salonundan ilk izlenimin nedir” sorusuna vereceğim cevap belli:
Dişler sıkılıydı, sloganlar “Kürdistan faşizme mezar olacak” genellemesini yansıtıyordu.
Ne Cumhurbaşkanlığı seçimi, ne 7 Haziran ne de 1 Kasım seçimleri öncesinin havası vardı.
Yüzlerden “ne olacak” sorusu okunuyordu.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la görüşmeye hazırlanan, bu hareketin cefasını çok çekmiş bir isim olan Ağrı Milletvekili Leyla Zana’nın salona eşbaşkanlardan 1 saat sonra gelmesinin yarattığı hareketlenme ve dikkat çeken tedirgin alkışlar, Demirtaş’ın konuşmasına kadar not edilen iki aksiyondan biriydi.
Diğeri malum.
“Başkansız yaşam olmaz” sloganı eşliğinde, 582 gün önceki kongreye gönderdiği mesaj Eş Başkan Figen Yüksekdağ tarafından okunan Abdullah Öcalan isminin yarattığı atmosfer gibi.
Demirtaş, detaya girmeyen, suçlama, eleştiri, hakaret sarmalına düşmeyen, kısa ve öz bir konuşma yapmayı tercih etti.
Savunmada kalmayan ancak zaten tavan yapmış tansiyonu daha da yükseltmemeye gayret eden, “şiddet mi siyaset mi” eksenli bir konuşma gerçekleştirdi.
Hendeklerin, barikatların sebep değil sonuç olduğunu savundu.
Özyönetim, özerklik taleplerini başkanlık ile karşılaştırarak izah etmeye çalıştı.
Konuşmasının bütününde de finalinde de “zararın neresinden dönersek kardır” çağrısı hakimdi.
Şu cümlelerini not ettim:
“Bize düşen şey karşımızda düşman varmış gibi mücadele etmek değildir... Türkiye bizim ortak vatanımız. Türkiye’nin felakete sürüklenmesi hepimizin felaketi olur... Kolay zamanlarda barış demek herkes için çok kolaydır... Çözüm seçeneklerimiz tükenmiş değildir. Yeni anayasa fırsatını iyi değerlendirebiliriz. Anayasa uzlaşma komisyonunda önyargısız bir şekilde barış arayacağız. Gönlümüzü, kapımızı açtığımızı göstermek istiyoruz. Samimiyetimizi ortaya koymak istiyoruz... Çatışmayı, ölümleri durduracağız.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
24 Haziran sonrasındaki şema 30 Mayıs 2018 | 8.908 Okunma Gençleri hangi parti kazanacak? 26 Mayıs 2018 | 7.560 Okunma Güçlü Meclis, güçlü hükümet 25 Mayıs 2018 | 194 Okunma 1. bölge, 1. sıra büyük sorumluluk 23 Mayıs 2018 | 598 Okunma Liste kulisleri 19 Mayıs 2018 | 8.483 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar