Ticaret savaşları bir fırsat olabilir

Dış ticaret ile ilgili en önemli gündem maddesinin “ticaret savaşları” olduğunu söylersek yanlış olmaz. Tüm dünya ile birlikte, başta Amerika Birleşik Devletleri (ABD) olmak üzere, karşılıklı...

Dış ticaret ile ilgili en önemli gündem maddesinin “ticaret savaşları” olduğunu söylersek yanlış olmaz. Tüm dünya ile birlikte, başta Amerika Birleşik Devletleri (ABD) olmak üzere, karşılıklı getirilen ek gümrük vergileri dikkatlice izleniyor. Ders kitaplarından bilinen “ticaret savaşları”na şahit olduğumuz bu bağlamda tarihi günler yaşadığımız aşikâr. Sonuç ve etkilerini de hep birlikte izleyeceğiz .

Tüm dünyada ticaret savaşlarının ABD ve Çin Halk Cumhuriyeti (Çin) arasında yaşanması beklenirken, çelik ve alüminyum ile başlayan ve diğer ürünlere de sıçrayan ek gümrük vergileri, sınırlı da olsa bizi de etkiler hale geldi. ABD tarafından çeliğe % 25 ve alüminyuma % 10 oranında ek gümrük vergisi getirilmesi kendimizi bir anda savaşın içinde bulmamıza neden oldu. Bunun üzerine biz de bazı ürün gruplarına % 7 ile % 70 arasında ek gümrük vergisi getirdik. Son dönemde yaşanan siyasi gelişmeler nedeniyle de bu vergileri karşılıklı olarak 2 katına çıkardık; böylece biz de ticaret savaşına girmiş olduk.

Bu savaş bizim savaşımız değil

Teknik olarak biz ticaret savaşının doğrudan bir tarafı değiliz. Asıl savaş ABD ile Çin, Kanada ve AB (Avrupa Birliği) arasında yaşanıyor. Çünkü 2017 yılı verilerine göre, bu ülke gruplarının dünya ticareti içindeki payının yaklaşık % 60 olduğu görülüyor. AB dış ticareti içinde ABD’nin ağırlığı % 41 iken, ABD’nin dış ticareti içinde Çin, Kanada ve Meksika’nın payı yaklaşık % 50’yi buluyor. Bu denklemden bakıldığında, ABD’nin aslında ticaret ortakları ile bir gümrük vergisi savaşı içinde olduğu görülüyor. Türkiye bu dış ticaret denkleminin tam olarak içinde yer almıyor. Çünkü ABD ile olan çelik ve alüminyum ticaret hacmi sektör olarak bizim için önemli olmakla beraber, dış ticaretimiz içinde kritik bir yer tutmuyor. Ancak yine de bu ürünler için ABD’nin önemli bir pazar olduğu ve ekonomik bir çözüm bulmak gerektiği açık.

Kaynak: http://trade.ec.europa.eu/doclib/docs/2013/may/tradoc_151348.pdf

En büyük ticaret ortağımız AB

Ticaret Bakanlığı bültenlerine göre, AB toplam ihracatımızda ilk sırada yer alıyor. Buna göre Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı AB diyebiliriz. 2017 yılında 156 milyar USD ihracatın 73,9 milyar USD’si yani toplam ihracatımızın %47’si AB ülkelerine yapılıyor. İthalatta da benzer bir tablo karşımıza çıkıyor. Yine 2017 yılında 233 milyar USD’lik ithalatın 85 milyar USD’si AB ülkelerinden yapılıyor ve bu tutar toplam ithalatımızın % 37’sine tekabül ediyor. Ancak Türkiye, AB ülkelerinin kendi aralarındaki ticaret hariç tutulduğunda, AB’nin toplam ithalatında ise %3,8’lik payla 6. sırada yer alıyor.

Özellikle bu dönemde yaşadığımız ekonomik durgunluğa rağmen AB’yle olan ticaret hacmimiz azalmıyor, aksine artıyor. Bu nedenle, AB ile aramızda bir ticaret savaşı çıkmadığı sürece dış ticaretimizin ciddi bir şekilde etkilemesinin söz konusu olmadığı görülüyor.

Ne yapılmalı?

ABD’nin AB ile yaşadığı bu ticaret savaşı en büyük ticaret ortağımız ile ticaretimizi arttırmak ve geliştirmek için önemli bir fırsat olarak gözüküyor. Ülkemizin istihdam gücü, coğrafi avantajı, üretim potansiyeli, pazar büyüklüğü, nüfus ve mevzuat uyumu avantajları AB ile olan ticaretimizi artırmada önemli bir itici güç olarak duruyor. Otomotiv sektörü buna iyi bir örnek.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ticaret savaşları bir fırsat olabilir 27 Eylül 2018 | 266 Okunma İhracat bedellerinin yurda getirilme zorunluluğu geçici olarak yeniden başlıyor 05 Eylül 2018 | 188 Okunma Yapılandırmada sona gelirken bazı uyarılar 07 Ağustos 2018 | 125 Okunma Ticaret Bakanlığı 19 Temmuz 2018 | 99 Okunma Ticaret savaşına hazırlanıyoruz 12 Haziran 2018 | 159 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar