Mutlu son

Hikayenin ne zaman biteceği, kaç bölümde sona ereceği genelde belirsizdir, reytinglerin mihmandarlığında karar verilir. Reytingler ortalamanın ve maliyetin üzerinde ise hikayenin nasıl şekilleneceği üzerinde...

Hikayenin ne zaman biteceği, kaç bölümde sona ereceği genelde belirsizdir, reytinglerin mihmandarlığında karar verilir. Reytingler ortalamanın ve maliyetin üzerinde ise hikayenin nasıl şekilleneceği üzerinde düşünülmeden devam kararı verilir. Hikayenin tekrara düşmesi, ileriye doğru açılım kazanamamasının ana sebebidir bu durum. 

İçerde; iddialı kadrosuna rağmen sezon başında tek sezonluk bir dizi olacağını ilan etti ve yüksek seyreden reytinglerine rağmen sözüne sadık kaldı. Uzatmalarda kan kaybedeceklerinin bilincindelerdi, azalarak tükenerek bitmek yerine zirvede bırakarak bir ilke imza attılar. 140 dakika 39 bölüm  az bir süre değildi, nitekim hikaye 13. bölümden itibaren sıklıkla tekrara düştü. Koca şube Celal’in peşine düştü, tüm ümidini Sarp’a bağladı, bu sefer tamam Müdürüm Celal elimizde, afferin Sarp sana güveniyorum sarmalının dışına çıkılamadı. Polisiye hikayeler ile zenginleştirme şansı varken; Sarp Celal’i nasıl enseleyecek, Mert’in kardeşi olduğunu ne zaman ve nasıl anlayacak sorusuna düğümlendi ve bile isteye kısırlaştırıldı hikaye.

Kurgusal bir hikaye öyküsünü bilmediğiniz sürece ilginizi çekmeyebilir. Dizi sektörü bu ilgiyi ilk bölümden elde etmek adına tüm öyküyü seyircinin gözleri önüne seriyor. Sahne sıralaması değiştirilerek yapılan kurgu eşliğinde ters köşe hikaye imajıyla yoluna devam ediyor. İçerde, her bölüm ters köşe hikayelere imza atmayı tercih etti. Karakterler sürekli birbirlerinin aklını okudu, hamlelerini önceden tahmin etti. Sıradan seyirciyi tavlama yöntemi bir süre sonra kalburüstü seyircide bıkkınlık yaratmakta gecikmedi. Bırakınız bir hafta on hafta aradan sonra hikaye aynen bırakıldığı yerden devam ediyor hissi yaşatıyorsa, o hikayenin anlatım tarzında ciddi bir problem vardır. Ki dizi sektörünün en ciddi problemidir bu. Durağan, ilerlemeyen hikayelerin peşine düşülmesi, İçerde gibi potansiyeli yüksek bir hikayeyi dahi dar çerçevenin içine hapsetti.

Mert’in hikayesi dar bakış açısının kurbanı oldu. Ailesinden kopartılan, sokaklarda yaşamak zorunda bırakılan, dilencilik yaptırılan, Coşkun’un işkencesine maruz kalan Mert’in hayatı Celal babasının korumasına girmesinden sonra değişmişti. Okumuş, polis olmuştu ama uyuşturucu ticareti, cinayet her türlü suça bulaşan Celal babasının arkasını toplamaktan suç delillerini yok etmekten rahatsız olmuyordu. Ne zamanki kendisini kaçırtan kişinin Celal olduğunu öğrendi tavrı o zaman değişti.  Oysaki çok önceden gönlü aşka düştüğünde, Füsun teyzesiyle özlemini çektiği aile sıcaklığını yakaladığında en azından Melek öldüğünde içsel sorgulamasını yapmalı ve Celal’den uzaklaşabilmeliydi. Sarp’ın abisi olduğunu öğrenmese idi ömür boyu polis ya da değil Celal’in kölesi olmaya devam edecekti Mert. 

Bakış açısı seyircinin kurgu karakterlere ve onların eylemlerine duygusal ve ahlaksal olarak gösterilen tepki şeklini temelden etkiler. Tembel ve tecrübesiz bir kurgu yazarının en belirgin özelliklerinden biri bakış açısını kullanmadaki tutarsızlığıdır.

Anlamak mı hissetmek mi? Anlamak kişinin tecrübeleri ışığında tek başına gerçekleştirebileceği bir eylem. Diziler hikaye anlatmayı bırakalı seyirciye ne hissedeceğini dikte ediyor. Bu manada bu sezonun en başarılı işi İçerde idi.  Seyirci ne hissedeceği konusunda hiçbir zaman yalnız bırakılmadı. Senaryo hisleri dikte etti, sosyal medya ise yaygınlaşmasına yardımcı oldu.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Başkasının ölümü 11 Ocak 2018 | 270 Okunma Geleceğe ne kadar hazırız? 07 Ocak 2018 | 104 Okunma Zihin körleşmesi 21 Aralık 2017 | 190 Okunma Diziler yerli mi? Tartışılır ama yersiz uzun! 17 Aralık 2017 | 177 Okunma Hikâye açığı 14 Aralık 2017 | 163 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar