Anlamak mı hak vermek mi?

İstanbullu Gelin gibi aile, konak merkezli dizilerde ya da mahalle, mafya eksenli, büyük aile temalı Çukur gibi dizilerde sırlarla dolu hikayenin merkezindeki aileden intikam almak üzere bir karakter dahil olduğunda akla ilk gelen ihtimal gayri meşru...

İstanbullu Gelin gibi aile, konak merkezli dizilerde ya da mahalle, mafya eksenli, büyük aile temalı Çukur gibi dizilerde sırlarla dolu hikayenin merkezindeki aileden intikam almak üzere bir karakter dahil olduğunda akla ilk gelen ihtimal gayri meşru çocuk olması. Gayri meşru çocuklar senaristin de seyircinin de aklına ilk gelen en klişe alternatif olarak normalleşti. Şaşırtıcı değil, söylenecek yeni bir söz yok ama halen daha vazgeçilmez! Gayri meşru çocukların kendisini kabul etmeyen biyolojik babanın resmi ailesinden intikam alma kararları da seyirci tarafından kabul görülmesine paralel sıradanlaştı. Çizginin öte tarafındaki, kötülüğü temsil eden, varlık sebepleri intikam olan bu karakterler hak verilerek, sempati beslenerek seyrediliyor.

Yıkımlara sebep olan, zarar vermek, yok etmek üzere aksiyona geçen kötü karakterler anlamak ile hak vermek arasındaki çizgiyi imha ediyor sıklıkla. Anlamak, bir eylemin sonuçlarını doğrusuyla yanlışıyla değerlendirme, süzgeçten geçirme fırsatı sunar kişiye. Kötücül hal ve tavırların azalması yönünde katkıda bulunabilir. Bazı kararların, eylemlerin yıkıcı sonuçlarını görmek için illaki yaşamak, tecrübe etmek gerekmez; görmek, duymak, okumak, seyretmek yeterli gelebilir.

Hak vermek ise yıkıcı sonuçların artarak çoğalmasına sebep olabilir. Hak vermek o eylemin, o düşüncenin gizli savunucusu yapar kişiyi ama orada kalmaz. Yalan söyleyen birine hak vermek kişiyi yalanın sınırlarına yaklaştırır. İhaneti herhangi bir sebepten mazur gören kişi potansiyel haindir. Görsel ya da yazılı medya aracılığıyla şahit olunan herhangi bir olaya ya da şahsa hak vermek zannedildiği gibi masum bir karar değildir. Düşüncelerin eyleme dönüşmesi an meselesidir. 

Babadan intikam almak üzere hikayeye dahil edilen iki karakter var ekranda, birisi Çukur’un Vartolu’su diğeri ise İstanbullu Gelin’in Adem’i. Vartolu, hikayeye yön veren karakter, Adem ise çatışma amaçlı sonradan dahil oldu. Vartolu’nun biyolojik babası hayatta annesi ölü, Adem’in ise annesi hayatta biyolojik babası ölü.

Babası tarafından reddedilen bir çocuk olduğunu çocuk yaşta öğrenen, annesi gözleri önünde katledilen Vartolu; Kahraman’ın ölümüne, biyolojik babasının felç geçirmesine sebep olarak seyirci ile tanışsa da zaman içinde hikayenin en sempati beslenen, sevilen karakteri oldu. Uyuşturucu üretmek için geldiği Çukur’u yönetmek değil derdi, ele geçirmek de değil; yakıp yıkmak, yok etmek. Tutarlı olmasından sebep belki bunca kabul görmesi. Mafyanın bütün nimetlerinden yararlanıp mafya değilmiş gibi davranmıyor. Koçovalı ailesi ise yasa dışı yollardan para kazanıyor, uyuşturucu hariç silah kaçakçılığı, haraç her türlü yol mevcut.  Ama o ne pazarda çürüksüz meyve sattıkları, akşam saatinde yoksullara bedava meyve verdikleri için kutsanıyor senaryo tarafından. Yeni nesil kabadayı Yamaç’ın, ‘Ne der Hadisi Şerif komşusu açken tok yatan bizden değildir’ diyerek mahalleliye ayar verdiği sahneler eşliğinde Vartolu taraftar toplamaya devam ediyor. 

Bir başka gayri meşru çocuk babasının ailesinden intikam almak üzere gelen ve yine paraya para demeyen İstanbullu Gelin’in Adem’i. O da babasının resmî ailesinden nefret ediyor, intikam planlarını devreye sokarken aynı zamanda  hikayede turnusol kağıdı vazifesi görüyor. Fikret abisinin iktidarını sarsmak üzere kendi gücüyle yapamadıklarını kapalı kapılar ardında Adem’le işbirliği yaparak elde etme derdinde. Dünyaları ben yarattım, sevdim çok sevildim, dört erkek çocuğa karakter verdim kibrindeki Esma, Fevzi’nin ihaneti ile yüzleşince rotasını eski aşkına çeviriverdi. Drama dünyasında insanları illaki aşk hikayesi içinde tanıma ısrarını anlamakta zorlanıyorum. Esma kusursuz anne görünümünde çocuklarını ve konağı yönetici kodlarıyla idare etmeye devam ederek kocasının ihanetiyle baş etmeye çalışsaydı daha çok ilgimi çekerdi. Senaryo, kocasının ihanetini öğrenmesiyle eş zamanlı Adem’in avukatı olarak eski aşkı Garip’i çıkardı Esma’nın karşısına. Garip’le evlenmediği için Fevzi ile evlenmiş Esma’ya dönüşüverdi. O ihanet etmiş olabilir ama zaten benim büyük aşkım başkası idi alt metni ile kaçış hikayesine dönüştü. Peki bu dönüşümde seyircinin ilk aklına düşen ne oldu? Faruk Fevzi’nin değil Garip’in oğlu olabilir mi acaba? 

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Başkasının ölümü 11 Ocak 2018 | 270 Okunma Geleceğe ne kadar hazırız? 07 Ocak 2018 | 106 Okunma Zihin körleşmesi 21 Aralık 2017 | 190 Okunma Diziler yerli mi? Tartışılır ama yersiz uzun! 17 Aralık 2017 | 180 Okunma Hikâye açığı 14 Aralık 2017 | 163 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar