15 Temmuz ve istihbarat (4): Darbe istihbaratı ve MY 114-1 (C)'nin şifreleri

Ardından “MY 114-1 (C)” ile ilgili başka köşe yazarlarının da dahil olduğu bir tartışmaya tanık olduk.Derken bir de “MY 114-1 (B)” ve hatta ondan önce bir de “MY 114-1 (A)” olduğunu öğrendik....

Ardından “MY 114-1 (C)” ile ilgili başka köşe yazarlarının da dahil olduğu bir tartışmaya tanık olduk.

Derken bir de “MY 114-1 (B)” ve hatta ondan önce bir de “MY 114-1 (A)” olduğunu öğrendik.

Bu, hassas bir tartışma; çünkü ilk bakışta, demokratik rejimin bekasını yakından ilgilendiren bir yönü var. Bir görüşe göre, ordu içindeki darbe faaliyetlerinin istihbar edilebilmesinin kurumsal sınırlarına ilişkin şifreler “MY 114-1 (C)”nin içinde yatıyor.

Herkes ona bir anlam atfediyor, hatta bazı kurumlar pozisyonlarını bu belge üzerinden alıyor. MİT’in “MY 114-1 (C)” nedeniyle ordu içinde istihbarat yapamadığını, çünkü yapamayacağını kuvvetle belirtenler var. Örneğin 2010-2015 yılları arasında MİT Müsteşarı olarak görev yapan Emre Taner, TBMM Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’nda “MİT Silahlı Kuvvetler bünyesinde istihbarat yapamaz. MY 114-1 (C) isimli bir talimat bunu durdurmuştur. Ben garnizona giremiyorum” diye konuşuyor.

Buna karşılık, “MY 114-1 (C)”nin MİT’e bu alanda hiçbir engel çıkarmadığını söyleyenler de var.

KIŞLADA ASKER DIŞARIDA ASKER VE MİT
İtiraf etmeliyim ki, başlangıçta benim de kafam karıştı. Meseleyi tam olarak anlayabilmek için önce “MY 114-1 (C)”in adı ile başlayalım.

MY 114-1 (C), “Silahlı Kuvvetler Koruyucu Güvenlik ve İşbirliği Yönergesi”nin kısaltılmış adı. Aslında ilk halinde yönergenin (A) hali geçerliydi. İlki, 30 Mart 1990 tarihli ve dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necip Torumtay’ın imzasını taşıyor.

Bu yönergenin en kritik özelliği, TSK içindeki “sakıncalı personel” hakkında “nasıl, nerede ve kimler” tarafından istihbarat toplanacağını düzenliyor olması. Bu istihbaratı nerede, kimin toplayacağı, daha doğrusu hangi kurumun toplayacağı sorusu kritik önemde.

1990 tarihli (A) yönergesinde, “sakıncalı personel” kategorisine alınan kişilerin “(I) Kıta içi tutum ve davranışlarının birlik komutanlığınca”, “(II) Kıta dışı tutum ve davranışlarının MİT ve Garnizon Komutanlığınca” -takip ve kontrol edileceği- belirtiliyordu.

Görüleceği gibi, TSK, kıta içi istihbaratın sorumluluğunu kendisi üstleniyor, kıta dışına çıkıldığında ise bu sorumluluğu 1) Garnizon Komutanlığı, yani o ildeki en yüksek rütbeli komutan üzerinden yine kendisinde tutuyor, ancak 2) aynı zamanda personeli hakkında istihbarat toplaması için MİT’e de kapıyı açıyordu.

2011 DEĞİŞİKLİĞİNDE SİSTEM AYNI KALIYOR
“MY 114-1 (A)”, 28 Kasım 2001 tarihinde Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun Genelkurmay Başkanlığı döneminde küçük bir değişiklikle yenilendi ve “MY 114-1 (B)” haline getirildi. Aslında bu değişiklikte (A) halindeki kurguya dokunulmadı, yalnızca sakıncalı personelin kıta içi davranışlarını takip ve kontrolde, sorumluluk birlik komutanlığının yanı sıra “varsa birlik istihbarat birimlerine” de verildi.

Bundan 1996 yılında Kara Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde topçu, tankçı, istihkam gibi “istihbarat” sınıfının da ihdas edilmesinin ardından birliklerde kurulmaya başlanan istihbarat birimlerinin de sakıncalı personelin takip ve kontrolünde görevlendirildiğini anlıyoruz.

VE NECDET ÖZEL SİSTEMİ DEĞİŞTİRİYOR
Majör değişiklik Orgeneral Necdet Özel’in 2011 Ağustos Yüksek Askeri Şûrası’nın hemen öncesinde Genelkurmay Başkanı olarak atanmasından tam üç ay sonra gerçekleşiyor. 28 Kasım 2011 tarihinde Orgeneral Özel’in imzasını taşıyan “MY 114-1 (C)” yürürlüğe giriyor.

Yönergenin yenilenmiş (C) hali, başlıca iki değişiklik getiriyor. Birincisi: Yönergenin 1990 ve 2001 metinlerinde yürütülecek istihbarat faaliyetinin hedefi olarak “sakıncalı personel” ifadesi kullanılırken, bu kez hedef personel “Terör örgütlerinin veya yasadışı oluşumların faaliyetlerine karıştığı ve İKK (İstihbarata Karşı Koyma) zafiyeti olduğu için haklarında personel güvenlik incelemesi yapılanlar” şeklinde değiştiriliyor.

Böylelikle, “sakıncalı personel” gibi çok geniş yorumlanabilecek bir tanımlamadan daha daraltılmış, net tarif edilmiş bir tanımlamaya geçiliyor.

Hedef personelin kıta içi tutum ve davranışları açısından anlamlı bir değişiklik söz konusu değil. Ancak bu personelin kıta dışına çıkması durumundaki tutum ve davranışlarının izlenmesi açısından radikal bir değişiklik getiriliyor. Yeni yönerge, “Kıta dışı tutum ve davranışlarının yetkili istihbarat birimlerince (MİT Müsteşarlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü) takip ve kontrol edilmesi sağlanır” deniliyor.

TSK İSTİHBARATTA KIŞLANIN İÇİNE ÇEKİLİYOR
Bu ne anlama geliyor? Birincisi, Emniyet, ilk kez metne giriyor. Ancak bundan daha önemli değişiklik, yönergenin ‘çıkartılan’ bölümünde. Eksilen bölüm, “Kıta dışında takip ve kontrolde garnizon komutanlığı”nın yetkili olduğunu belirten bölüm. Bir başka anlatımla, TSK, geçmişte personel kıta dışına çıktığında, MİT’in yanı sıra garnizon komutanlığı üzerinden kendisi de kontrol ve izlemeye yetkiliyken, artık bu yetkisinden feragat etmiş oluyor.

Bu değişikliğin 2011’de büyük ölçüde AK Parti iktidarının inisiyatifiyle gerçekleştiği anlaşılıyor. Bir anlamda askerin kışla dışındaki sivil alanda kendi personeliyle ilgili herhangi bir istihbarat yapma yetkisi kategorik bir şekilde ortadan kaldırılmış oluyor. Asker, istihbarat faaliyetinde sadece ve sadece kışla sınırları içine çekiliyor.

Peki bu durumda MİT’in kışla içine girmesini engelleyen bir durum var mı? Görünüşte yok ancak orada da devlet kurumları arasındaki ilişkiler ve bu ilişkilerin uyumu meselesi gündeme geliyor. Ayrıca, “MY 114-1 (C)” dediğiniz, son tahlilde Genelkurmay Başkanı’nın imzasını taşıyan bir yönerge. Bir de işin bu yönergenin çok üstüne çıkan MİT Yasası boyutu ve bu yasayla teşkilata verilmiş olan anayasal düzene karşı faaliyetleri istihbar etme görevi var.
İşin bu kısmına da yarın el atalım. Bakın, tartışma giderek daha da genişleme istidadı gösteriyor.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
31 MART YEREL SEÇİM ANALİZİ (13) Zafer Partisi 14 Mayıs’ta tuttuğu zemini koruyor 04 Mayıs 2024 | 126 Okunma 31 Mart yerel seçim analizi (12) Yeniden Refah’ın on ayda sağladığı artış ne anlatıyor? 03 Mayıs 2024 | 314 Okunma 31 Mart yerel seçim analizi (11) MHP üçüncü parti konumunu koruyor 02 Mayıs 2024 | 575 Okunma 31 Mart yerel seçim analizi (10) MHP’nin 31 Mart’ta aldığı sonuç nasıl ölçülebilir? 01 Mayıs 2024 | 280 Okunma 31 Mart yerel seçimi analizi (9) Bursa’da alınan sonucun ilk işareti 2019’da gelmişti 27 Nisan 2024 | 437 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar