‘Kürt sorunu’ ihalesinde kıran kırana

Bir zamanlar çok büyük bir ailenin fertleriydik; zaferlerimiz, ağıtlarımız birdi. Hele ki çocukluk hayallerimiz... Sezai Karakoç üstadımız "Çocukluğumuz" şiirinde şöyle demişti: "Binmiş...

Bir zamanlar çok büyük bir ailenin fertleriydik; zaferlerimiz, ağıtlarımız birdi.
Hele ki çocukluk hayallerimiz...
Sezai Karakoç üstadımız
"Çocukluğumuz" şiirinde şöyle demişti: "Binmiş gelirdi Ali bir kırata / Ali ve at, gelip kurtarırdı bizi darağacından / Asya'da, Afrika'da, geçmişte gelecekte / Biz o atın tozuna kapanır ağlardık / Güneş kaçardı, ay düşerdi, yıldızlar büyürdü / Çocuklarla oynarken paylaşamazdık Ali rolünü / Ali güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar kahraman..."
Sonra...
Kahramanlarımız unutuldu, unutturuldu.
Sonra da her şey değişti.
Karanlık dünyanın "Man" uzantılı kahramanları süslemeye başladı çocuklarımızın hayallerini.

***
Bir zamanlar...
Merhum Cemil Meriç'in dediği gibi, "Kıtaları ipek bir kumaş gibi keser biçerdik, bir biz vardık cihanda, bir de küffar..."
Sonra bozgun yedik. Aile dağıldı, paramparça olduk.
Yetmedi; her parçamız birbirine düşman edildi.
Sonra ne mi oldu?
Gelin hep birlikte "Bu Ülke"nin müellifinden dinleyelim: "İhtiyar dev, mazideki ihtişamından utanır oldu. Sonra utanç, unutkanlığa bıraktı yerini, 'Ben Avrupalıyım' demeye başladı; 'Asya bir cüzzamlılar diyarıdır.' Avrupalı dostları, acıyarak baktılar ihtiyara ve kulağına; 'Hayır delikanlı' diye fısıldadılar; 'Sen bir az gelişmişsin.' Ve Hıristiyan Batı'nın göğsümüze iliştirdiği bu idam yaftasını, bir 'nişân-ı zîşân' gibi gururla benimsedi aydınlarımız..."
***
Müstağrip aydınlarımız zamanla Batı'nın acentalığına soyundular; etki ajanlığına.
Mesela, yazıp çizdiklerinden maada, sırf "Kürt sorunu" tanımlaması bile bu "görevlerinin" gereğiydi.
Emperyalistlerin hedeflerine uygun şekilde Kürtlere hedef belirlediler.
Tıpkı İngiliz ajanı Lawrence'ın Araplara belirlediği gibi.
Veya...
"Kâbe Arap'ın olsun / Bize Çankaya yeter" diyen kafanın Türklere belirlemeye çalıştığı gibi.
***
Sömürge aydınlarının dillerinden düşürmedikleri "Kürt sorunu" üzerinden bölgede kıyasıya bir kapışma var şimdi.
Müstevliler, "Kürt sorunu" ihalesinden pay kapmanın peşinde.
Bazen de aralarında paslaşıyor verkaç yapıyorlar: "Barzani senin Kandil benim" veya "Irak'taki Kürt sorunu senin, Suriye'deki benim" misali.
Şayet, "Kürt sorunu" yerine "Kürdün meselesi ne olmalıdır" sorusundan yola çıkılsaydı...
Bizi birbirimize kırdırarak zenginliklerimizi yağmalamak isteyen emperyalistleri kovmaktır, noktasına varılacağı muhakkaktı.
Kürdün, Türkün, tüm bölge halklarının meselesinin ne olması gerektiği üzerine...
Merhum Erbakan kırk yıl öncesinden müthiş bir çerçeve çizmişti: "Arkadaş Kürtçe konuşmak istiyorsun öyle mi? Ne konuşacaksın söyle bana. 'Efendim (...) Türkiye'yi böleceğim...' O zaman Türkçe konuşsan bile zararlısın sen!... Ne konuşacaksın? 'Müslüman kardeşliği; bir ve beraberliğimizi konuşacağım.. İstersen Ugandaca konuş, ben seni alnından öperim..."
YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
‘Ha Rusya ha Müslümanlar’ 27 Mart 2024 | 563 Okunma Oğul Erbakan’ın yol ayrımı 26 Mart 2024 | 2.534 Okunma İsrail’e yardım, Türkiye’ye yaptırım 23 Mart 2024 | 625 Okunma Dıştan Türk içten Schlumberger 21 Mart 2024 | 549 Okunma Allah sonumuzu hayreylesin 20 Mart 2024 | 596 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar