Bereketli bir ömür

“Müslümanların tarihte ne kadar büyük yerleri olduğuna önce Müslümanları inandıracaksınız.” Bir röportajında böyle diyordu Fuat Sezgin. İslam aleminin uzun bir süredir içine...

Müslümanların tarihte ne kadar büyük yerleri olduğuna önce Müslümanları inandıracaksınız.” Bir röportajında böyle diyordu Fuat Sezgin. İslam aleminin uzun bir süredir içine düşmüş olduğu eziklik duygusundan insanımızı kurtarmak için ömrünü veren abide bir ilim adamından bahsediyoruz. Kısa bir süre önce hayatını kaybeden dünyanın alanındaki en önemli bilim insanı Fuat Sezgin’i belki de en iyi anlatabilecek şey kendi hayat hikâyesidir.

Dünyanın en büyük İslam Bilim Tarihçisi Fuat Sezgin, 24 Ekim 1924'te Bitlis’te dünyaya gelir. İlk hocası Doğubayazıt eski müftüsü olan babası Mirza Mehmet Efendiydi. Ortaokul ve liseyi Erzurum’da bitirip 1943'te İstanbul'a gelir. Amacı fen bilimleri okuyup mühendis çıkmaktır. Gerisini kendisinden dinleyelim. “Bir tanıdığım, bir gün beni alıp Ritter'e götürdü. Bir süre konuştuktan sonra içimden "büyük bir adammış" dedim. Gerçekten de o küçük halimle bile, çok büyük bir adamın karşısında olduğumu hissettim. O an karar verdim: “Şarkiyat okuyacağım." Nazilerin zulmünden kaçarak Türkiye’ye gelen büyük Şarkiyatçı Ritter’in çabalarıyla Şarkiyat Enstitüsü İstanbul Üniversitesi bünyesinde Arap, Fars ve Urdu dili ve edebiyatlarına dair çalışmalar yapmak üzere 1938 yılında kurulmuştur. Ertesi gün hocanın derslerine iştirak etmek için Şarkiyat Enstitüsüne gider. Yılmak yorulmak nedir bilmeyen pür irade Sezgin henüz 19 yaşındadır.

İkinci Dünya savaşı, özellikle Avrupa’da tüm dehşetiyle devam etmektedir. Türkiye her ne kadar bu savaşa girmemişse de yıkıcı etkilerini sonuna kadar hissetmektedir. Üstelik Hitler’in Nazileri Bulgaristan’a dayanmıştır. Şarkiyat Enstitüsünün dersleri tüm üniversite eğitimi gibi dondurulur. Hocası Ritter’in tavsiyesiyle bu süreyi Arapça çalışarak değerlendiren Sezgin 6 ayın sonunda Taberi tefsirini sular seller gibi okur hale gelmiştir. Yalnız bu seviyeyi yakalayabilmesi için günde 17 saat çalışması gerekmiştir. Sezgin bu meyanda hocası ile arasında geçen konuşmayı şöyle nakleder: “Bana, kaç saatimi okumaya ayırdığımı sordu. ‘Öğleden önce 4, öğleden sonra 4 ve akşamdan sonra 4 olmak üzere 12 saat’ dedim. Bu vaktin doktora diploması almaya ve kitap telif etmeye yeteceğini; ama bir ilim adamı olmaya yetmeyeceğini söyledi. Ne kadar vakit ayırmam gerektiğini sorunca ‘Bütün vaktini ayırman lazım’ dedi.”

1947 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap Dili ve Edebiyatı (Şarkiyat Enstitüsü) bölümünü bitirir. 1951 yılında ise doktorasını tamamlayarak Ankara İlahiyat Fakültesine asistan olarak girmiştir. İki yıl sonra tekrar İstanbul Üniversitesine geçerek akademik hayatına 1960 ihtilaline kadar devam etmiş ancak 27 Mayısçıların yasaklı listesine girdiğinden Türkiye’de çalışma imkânı kalmamıştır. O günleri yine kendisinden dinleyelim: “Bir gün evden dışarı çıktım, Enstitü’ye gidiyordum. Gazeteler yazmış. Çocuklar: "Yazıyor, yazıyor! Profesörlerin üniversiteden atıldığını yazıyor!" diye bağırıyordu. Baktım benim de ismim vardı. İhtilali gördükten sonra Türkiye'de çalışılamayacağına karar vermiştim. Ancak kendi kendime Türkiye'yi terk etmeye karar veremiyordum. Neyse! O sırada Amerika ile Almanya arasında da kararsızdım. Almanya'dan davet gelince Almanya'yı tercih ettim ve Almanya'ya geldim.

1961 yılında Almanya'ya giden Fuat Sezgin 1965 yılında profesör olacağı Frankfurt Üniversitesi'nde önce misafir doçent olarak dersler verdi. 1982 yılında Goethe Üniversitesi'ne bağlı “Arap-İslam Bilimleri Tarihi Enstitüsü”nü ve 1983'te buranın müzesini kurdu. Bu müzenin bir benzerinin İstanbul Gülhane Parkının içerisinde 2008 yılında kurulmasına ön ayak olarak ülkemizdeki Bilim Tarihi araştırmalarına da ivme vermiştir. “İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesinde” Müslüman Bilim insanlarının Astronomi, coğrafya, denizcilik, geometri, optik, tıp, kimya, mineraloji, fizik, mimari, teknik ve harp tekniği gibi alanlara dair yapmış oldukları icatlara ilişkin görseller sunulmaktadır.

Fuat Sezgin hocanın bıraktığı büyük miras ise oryantalist çalışmalar için kaynak niteliğinde olan kuran ilimlerinden matematik ve haritacılığa dek İslam tarihinin tüm ilmi ve edebi birikimini ihtiva eden Geschichte des Arabischen Schrifttums (GAS) isimli 13 ciltlik eseridir.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Türkiye ve AB ilişkilerini yeniden düşünmek 31 Ağustos 2018 | 4.315 Okunma ABD'nin kanlı eli 17 Ağustos 2018 | 4.154 Okunma Bedelli askerliğin düşündürdükleri 10 Ağustos 2018 | 6.204 Okunma YKS sonuçlarının düşündürdükleri 03 Ağustos 2018 | 4.237 Okunma Doğal afetler ve iklim değişikliği 27 Temmuz 2018 | 188 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar