Bir şiire rast gelmek

Aşağıdaki şiiri, buraya alıp-almamayı çok düşündüm. Evvel zamanda şu “gündem” denen cadı kelime yoktu. O günlerde hayatlar daha sakin, kalbler daha huzurlu, başlar daha dingindi. Şimdilerde...

Aşağıdaki şiiri, buraya alıp-almamayı çok düşündüm. Evvel zamanda şu “gündem” denen cadı kelime yoktu. O günlerde hayatlar daha sakin, kalbler daha huzurlu, başlar daha dingindi. Şimdilerde gündem, yedi başlı bir dev gibi insanı alıp savuruyor.
“Gündem böylesine doluyken şiir mi okunur edebiyat mı konuşulur, kültürden, ilim ve irfandan mı söz edilir?” Böyle düşünenler olabilir ama unutmamalı ki onlar konuşulmadığı için gündem böylesine haşin ve zalim. Yürekler, merhamet ırmaklarına ırak kaldı. Artık “matbuat”, “basın” veya “basın-yayın” değil de Latinceden ithal “medya” denen radyo, gazete, televizyon ve diğerlerinde yazılan-konuşulan şunlardır:
-Politika, spor, ekonomi, magazin, polisiye haberler ve mafya entrikaları!
Peki hayat bunlardan mı ibaret?
Bizim, daha öncesinde olduğu gibi üniversite yıllarımızda bile sütun sahibi bir “fıkra muharriri” yani şu sevimsiz tabirle “köşe yazarı”, radyo ve TV’de konuşanlar, konferans verenler, yazı ve sohbetlerini beyitle, şiirle, kıssa ve menkıbelerle tadlandırır, çeşnilendirir ve söze ve üsluba lezzet katar ve insanı kendisiyle buluştururlardı.
Bugün edebiyat dergileri, büyük fedakârlıklarla çıkabilmektedir. Bir ülkede eğer bir futbol gazetesi iki yüz bin satarken bir edebiyat dergisi iki yüz tane satamıyorsa orada sadece dağda terör değil şehirde de fikrî kargaşa var demektir.
Bir televizyonun 24 saatlik yayınından kaç dakikası, gönle, ilme irfana dairdir? Dediğimiz gibi, politika, politik yorumlar, futbol, polisiye haberler, ekonomi ve mafya dizileri her saati kapatmıştır.
RTÜK, medya kuruluşları, televizyon ve gazete yönetimleri bu vahim yanlışlığı düzeltemezler mi? İstenirse niye olmasın? Hükûmet, bu mes’eleye niye sahip çıkmasın?
Kalbe ve beyne hitap eden programlar, reytingden muaf tutulmalıdır.
Sadece siyaset, yalnızca futbol, sabah akşam cinayet, çatık kaşlı mafya filmleri ve sonu gelmez para bahisleri... Bunlar bir tarafın hep kaybettiği haberlerdir. Bu haberler ve bunlara dair yorumlar dinleyende karamsarlığa ve sağlıksız düşünmeye yol açıyor.
İnsanın maddesinin ötesinde bir de manası yani ruhu ve kalbi vardır. İnsan, manevi dünyası sağlam olduğunda diridir.
Gazete ve televizyonların; onlardan da öte devletin şiiri, edebiyatı, tarihi, hukuku... kısacası edebi ve sosyal dalları hatırlaması lazım. Bu yavanlık, böyle devam ederse insan, âdeta “akıllı makina” hâline gelecektir. Robotlar, sözde akıllı insana dönüşürken insanın akıllı makina olması, hazin bir beşerî hikâyedir...
Nicedir dergilerde zevk alabildiğiniz, okuyup bir daha okuduğumuz şiirlere neredeyse tesadüf edemiyoruz. İltifat, iklim ve destek olmayınca şiir vadisinin billur ırmakları kurumaya yüz tuttu.
Son zamanlarda bir kültür dergisinde bir şairin şiirleri dikkatimizi çekiyor. “Şehir ve Kültür” adlı bu dergide mahlas mı kendi adı mı bilmiyoruz; Kamil Uğurlu isminde bir şairimizin şiirlerini zevkle okuyoruz. Şair, belli ki iltifat ve teşvik yaşlarını arkada bırakmış. Onun için değil, şiire istidatlı gençler ve bizlerin gönül güzelliğimiz için haftayı vahşi gündeme inat bir şiirle, duygunun ipeksi dokunuşlarıyla bitirelim istedik:
 
        KIYMETİNİ BİLMEK
 
Hangi dağın yücesindesiniz
/ateş rengi çiçekler açan
Ey ayrılık dağının keklikleri
Ve hicran dağının Ferhatları
Gönül ülkemin güzel atları
Yılların sırtına binip gittiniz
/ve beni terk ettiniz
Benim bir vakitler terk ettiklerim
/tenha bırakıp gittiklerim
/ vaktinde kıymetini bilemediklerim.
 
Bir zamanlar anamdınız, babamdınız
/bazen kayınpederim
/boşa geçen vakitleri
/nazlarım, niyazlarım
Elinizi bir tutabilsem
/arşa çıkacak bi yetim yürek
Vallahi yalınayak ve yürüyerek
Nidem ki duaya bile mecalsiz şimdi
/titrek ellerim
/vay benim vaktinde kıymetini
bilemediklerim
 
Cemberinde gül açardı güzel anamın
/güzel yüzünü bazan asardı
Babam harçlığımı keserdi, küserdim
Kanlıgöl tarafından bir yel eserdi
Konya’nın sokakları solgun
/başım körduman
Telefon yoktu o zamanlar
Haber sağardık kuşların kanadından
Ara-sıra kapımızı çalardı postacı Kerim
/aziz ve kıymetli ve sevgili postacı Kerim
/vah benim vaktinde kıymetini
bilemediklerim
 
Ne ettiysem kendime kendim,
-Ettiklerime şimdi peşimanım efendim-
 
Ol vakitler meğer masalmış hayat
/heyhat
-/şimdi her şey hikâyat-
Bir çıplak dağbaşı değildi başım, mesela
/saçlarım vardı
Ve bir mübarek el o saçları okşardı
Sokak hevesi eserdi üzerimde, nedense
/evlerde duramazdım
Deli poyraz olur, eserdim
Gülistan günlerimi çiçekli seccadeler gibi
/çiğner geçerdim
/vah benim vaktinde kıymetini
bilemediklerim
 
Şehir bile terk etti beni
/artık evimiz kerpiç değil
Komşular Mars’tan geldiler
Onlar Esma Hanım değil
/Hacı Hüseyin hiç değil
Gökdelenlerin duvarına yapma çiçekler ekildi
Şadırvanda şakırdayan sular göğe çekildi,
/ağzımı dayardım da kana kana içerdim
/vah benim vaktinde kıymetini
bilemediklerim
 
Meğer ne ettiysem, kendime kendim
-Ettiklerime şimdi peşimanım efendim-
Vah bana, vahlar bana
Vaktinde kıymetini bilemediklerim...
                               Kamil Uğurlu
YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
PAHALILIK ADLI DMAN! 16 Mart 2024 | 103 Okunma BATININ K HL 14 Mart 2024 | 125 Okunma HESAPLAMA 12 Mart 2024 | 88 Okunma KADIN 09 Mart 2024 | 52 Okunma ARI 07 Mart 2024 | 95 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar