Tarih tekerrürden ibarettir, İbret alınsaydı hiç tekerrür eder miydi?

Program, Fes-Karaviyyin Üniversitesine bağlı olmakla birlikte Başkent Rabat’ta yerleşik olan Darü’l- Hadis El-Hasaniyye Yüksek İhtisas Enstitüsü’nün konferans salonunda gerçekleşmişti. Salon...

Program, Fes-Karaviyyin Üniversitesine bağlı olmakla birlikte Başkent Rabat’ta yerleşik olan Darü’l- Hadis El-Hasaniyye Yüksek İhtisas Enstitüsü’nün konferans salonunda gerçekleşmişti. Salon, Lisans,
Yüksek Lisans, Doktora öğrencileri başta olmak üzere, geçmişin hasretini çeken kültür ve medeniyet sevdalıları tarafından doldurulmuştu.
En çok dikkatimi çeken husus, uluslararası arenada yapılan konuşmaların konuşmacının şahsı ötesinde, o şahsın mensubu bulunduğu kurum ve devletler açısından da bağlayıcılık özelliği taşıdığından, önceden hazırlanmış olan konuşma metnim tarafımdan okunduğunda, cümleler daha yerleşik dile çevrilmeden salondan yükselen alkış sesleriydi.

İşte o zaman bir kere daha bilfiil gördüm ki, gönülden gönle köprü var, dil ancak gönlün hissiyatını seslendirip pekiştiriyordu. Programa sayın Büyük elçimizle birlikte Rabat’ta Büyükelçilikleri bulunan Azerbaycan, Kazakistan ve Libya Büyükelçilik temsilcilerinin de teşrifleri, bizleri son derece onurlandırmıştı.

Bilhassa sayın temsilcilerin programı sonuna kadar takip edip, programın sonunda yerleşik usul doğrultusunda, diğer iştirakçilerle birlikte, bizim ortaya koyduğumuz tesbit ve verilere yönelik yapmış oldukları
yorumlarla programa sunmuş oldukları katkı her türlü takdirin üzerindeydi. Hele akşam sofrasında, soframızı onurlandıran Azerbaycan Büyükelçilik temsilcisi Babek Ahmedov kardeşim ile Libya Büyükelçilik temsilcisi El-Muhtar kardeşimi yakından tanıyıp birlikte çörek kesip
sohbet ettikten sonra Karabağ zaferinin, muzafferiyat ışınlarının nerelere kadar yansıdığını, başkaları hoşlanmasa da gönülleri nasıl aydınlattığını;

Mavi Vatan’ın her birimizin BEKASI, güven olgusu içerisinde birlik ve beraberliğimiz için ne kadar önem arzettiğini bir kere daha yakinen müşahede
ettim.

Ertesi gün ilk Başkent, bizim “FAS” ama Mağriblilerin “FES” dediği, Endülüs Medeniyeti’nin izlerini hala ağuşunda saklayan, ilk dönemin ilim-irfan ocağı Karaviyye medreselerini bugüne değin canlI bir şekilde fizik ve kimyası ile muhafaza eden eski “FES” şehrini ziyaret ettik.
Merhum Yahya Kemal’in Aziz İstanbul’a baktığı gibi, biz de önce bir TEPE ‘den baktık FES’e… Birincisi İdris’in kabrini ziyaretle maziye daldık, Karaviyye medresesinin ahşap oymalarında Endülüs Medeniyeti’nin incelik ve asaletini müşahedeyle o güzelliği zihnimize resmedip zabta geçirdik. Ama yorulduk… Karavin Camiinin bitişiğinde, dünyada ilk olarak inşa edilen Kütüphanenin, hala yorulanlara hizmet sunmada canlılığını muhafaza eden zaviyesine sığınıp rahat oturmakla yorgunluğumuzu
giderdik.

Nihayet elimizde dolu-dolu bir günümüz kalmıştı. Bu günümüzü de, Muvahhidîn Devleti’ne Başkent’lik yapmış olan Marakeş şehrini ziyaretle değerlendirelim dedik… Bu arada biraz daha tarihe daldık.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Altılı Masanın görünmeyen ortakları! 11 Ocak 2023 | 91 Okunma 2022'de iz bırakan icraatlar! 04 Ocak 2023 | 47 Okunma 'Ahde vefa' kavramı ve Batı! 28 Aralık 2022 | 62 Okunma Açıklamış olmak için açıklanan vizyon! 07 Aralık 2022 | 34 Okunma Milletimizin başı sağolsun 16 Kasım 2022 | 69 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar