Suşa Beyannamesi TBMM'de kabul edildi

Sevgili dostlar; sakın kınamayın beni. Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin gelişmesi karşısında belki olması gerekenden daha fazla heyecan duyuyor, duygularımı daha abartılı cümlelerle ifade ediyorum…Öyle...

Sevgili dostlar; sakın kınamayın beni. Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin gelişmesi karşısında belki olması gerekenden daha fazla heyecan duyuyor, duygularımı daha abartılı cümlelerle ifade ediyorum…

Öyle zannediyorum ki; hak vereceksiniz bana… Şöyle ki, 90’lı yılların başlarıydı….Merhum Mehmed Emin Resulzade’nin “Ucalan bayrak bir daha yere düşmez” dediği ay-yıldızlı, mevi yeşil ve al renkli Azerbaycan bayrağı 1990 Yenvar ( Ocak) dirilişi ile birlikte tekrar ucalara=yükseklere tırmanmış ve nazlı nazlı dalgalanmaya başlamıştı…

Bunu takiben Resulzade ve Ahmed Cevad’ların temellendirdiği o ruh ve mana doğrultusunda bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti varlığını ve yeniden dirilişini bütün dünyaya bir kere daha ilan etmiş, milletin azadlığı, devletin bağımsızlığı , üç renkli, ay-yıldızlı bayrağının nazlı-nazlı semalarında dalgalanması yolunda gözünü hiç kırpmadan kendini Rus tanklarının önüne atan ŞÜHEDA’nın feda-i can ettiği hedef doğrultusunda geride kalan herkes, yeniden dirilişin gerektirdiği yola koyulmuş ve bütün kurumlarıyla devletin çatısı yeniden çatılmaya başlanmıştı.

Yeniden yapılanma ve öze dönüş yolunda Türkiye’deki her kurum gibi Türkiye Diyanet Vakfı’da bu süreçte sorumluluk üstlenmiş ve Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesini esas alarak Bakü Devlet Üniversitesi bünyesinde bir İlahiyat Fakültesinin kurulup yürütülmesini taahhüt ederek işin başına sayın Dr. Tayyar Altıkulaç hocamıza getirmişti.

1993-94 Eğitim Öğretim yılı yeni başlamıştı… Hocam, “hazırlan Bakü’ye gidiyorsun” talimatını vermişti bana. Ben de o günlerde kırk yaşımı tamamlamış, kırk birimden gün sayıyordum. Düşündüm! “Yalnız mali kazançtan zekat verilmez, ömrün de zekatı gerekir” dedim ve o güne kadar geçirdiğim 40 yıllık ömrümün zekatına mahsuben hocamın teklifine bir yıl süreyle “EVET” dedim.

Böylece ben de, bir devletin yeniden diriliş ve özüne dünüşünü gerçekleştirecek olan kervana dahil olmuştum. Yalnız sınıfta karşımızda bulduğumuz öğrencilerimize değil, radyo, televizyon gibi iletişim araçlarının sunduğu imkanlarla ve her zaman her yerde davranışlarımızla, canlı tutma mecburiyetinde olduğumuz ve vitrine taşıdığımız Anadolu insanının seciye ve karakterindeki güzellikleriyle, kardeşlerimizin yeniden dirilişine ve öz değerleriyle bütünleşmelerine hız katmıştık. O kadar ki, vaki iznimiz doğrultusunda derslerimize devam eden SİVETA isimli kızımız “HİLAL” adını almış ve bu olay her birimizi, gerçek dönüşüm ve öz ile bütünleşmenin MUTLAK İRADE’nin yardım ve dilemesiyle gerçekleşeceği noktasına taşımıştı.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Altılı Masanın görünmeyen ortakları! 11 Ocak 2023 | 90 Okunma 2022'de iz bırakan icraatlar! 04 Ocak 2023 | 45 Okunma 'Ahde vefa' kavramı ve Batı! 28 Aralık 2022 | 58 Okunma Açıklamış olmak için açıklanan vizyon! 07 Aralık 2022 | 34 Okunma Milletimizin başı sağolsun 16 Kasım 2022 | 65 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar