Vize krizi ve “40 katır 40 satır” politikası

Türkiye ve ABD arasında baş gösteren vize krizi ne zaman sona erer bilinmez, ancak ABD tarafından başlatılan, ortak tarihte eşi görülmemiş derecede ağır bir tavır olan bu işlemin tevil götürür yanı...

Türkiye ve ABD arasında baş gösteren vize krizi ne zaman sona erer bilinmez, ancak ABD tarafından başlatılan, ortak tarihte eşi görülmemiş derecede ağır bir tavır olan bu işlemin tevil götürür yanı olmadığı açık. Vizelerin askıya alındığı kararı duyulur duyulmaz, ABD saflarına geçiveren anlı şanlı solcularımızın utanmasını sağlayabilecek bir cümle bulmak zor, ama sırf Konsolosluk görevlisi gözaltına alındığı için hastasından öğrencisine, turistinden diplomatına tüm Türk vatandaşlarını cezalandırma yoluna giden ABD Dış İşleri’ne sorulacak birkaç soru var.

Şöyle ki:

ABD İstanbul Başkonsolosluğu, daha 15 Temmuz darbesini koordine eden Adil Öksüz’ün neden konsolosluk tarafından arandığının hesabını verememişken, aynı günlerde diğer FETÖ imamlarıyla Konsolosluk görevlilerinin neden telefonlaştığını açıklayamamışken; 250 kişinin öldürüldüğü bir darbede rolünün olup olmadığı sorgulanmak istenen bir çalışan için ABD Dış İşleri’nin verdiği bu tepki orantısızdan öte, çok çok tuhaf değil mi?

ABD Dış İşleri’nin bilgisi olmadan atılamayacak denli büyük olan sözkonusu Vize adımı, ABD’nin Türkiye’nin taleplerine rağmen FETÖcü’leri yani darbeci, katil bir terör örgütünün üyelerini koruduğu şüphelerini tesciller görüntüsü vermiyor mu? 

Hem Konsolosluğa bilgi verilmeden bir çalışanın emniyet tarafından sorgulanmasına, tüm Türk vatandaşlarını etkileyecek kadar ağır bir karşılıkla mukabelede bulunacak derecede “bozulan” ABD'li yetkililer; Türkiye’nin devlet bankasının Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın tutuklu yargılandığı davaya, Ekonomi eski Bakanı Zafer Çağlayan, Halkbank eski Genel Müdürü Süleyman Aslan, bankanın üst düzey yöneticisi Levent Balkan’ı da dahil ederek “dolandırıcılık” gibi bir başlık altında yargılamanın Türkiye’nin egemenliğine müdahale anlamına geldiğini bilemeyecek durumda insanlar mı?  

Onu da bırakın, ABD’nin, NATO üyesi ve müttefik olduğunu söylediği Türkiye’ye parasıyla dahi silah satmazken, PKK-PYD örgütüne –Türkiye’nin bu konudaki haklı kaygıları ortadayken- 3 bin TIR olduğu söylenen rakamlarda silah temin etmesi bırakın müttefik olmayı, düşmanlık dışında hangi yaklaşımla açıklanabilir?

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
“Keşke bir ömrü daha adasam bu yola” 04 Eylül 2019 | 278 Okunma “Başörtüsünü kitlelere yaymak için Rabbim’e dua ettim” 30 Ağustos 2019 | 2.596 Okunma Emine Bulut cinayetinin gösterdiği 28 Ağustos 2019 | 2.270 Okunma Yanan ormanlarımız 23 Ağustos 2019 | 161 Okunma Gençlerin göçü 16 Ağustos 2019 | 463 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar