Demokratik geçiş

Ataol Behramoğlu, Cumhuriyet’te yayımlanan son yazısında, Erdoğan’ın işin içine askeri endüstriyel kompleksi de dahil edecek şekilde sağın tek merkezde toplanması meselesini hallettiğinden bahsettiğim bir...

Ataol Behramoğlu, Cumhuriyet’te yayımlanan son yazısında, Erdoğan’ın işin içine askeri endüstriyel kompleksi de dahil edecek şekilde sağın tek merkezde toplanması meselesini hallettiğinden bahsettiğim bir yazıdan hareketle isabetli ve tartışılması gereken bazı sorular sormuş.
Ben yazıyı, sağın Erdoğan tekelinde yoğunlaşmasının aslında solun bildiği bir mesele olduğunu ve sınıfın tekrar solun merkezinde yer alması gerektiği çıkarımıyla bitirmiştim.
Behramoğlu ise bıraktığım yerden devam etmiş ve sadece sınıf temelli siyasetle çok uzun yol gidilemeyeceği, solun Aydınlanma devrimine sahip çıkması ve Kürt meselesindeki tutumunu netleştirmesi gerektiğinin altını çizmiş.
Kendisinden çok farklı düşünmüyorum. Askeri ya da sivil otoriter rejimlerden çıkış yolları üzerine kafa yorulan bir alan. Yakın zamanda editörlüğünü ABD’li siyaset bilimci Abraham Lowenthal ile Şilili bir kanaat önderi olan Sergio Bitar’ın yaptığı “demokratik geçiş dönemlerini” konu alan bir kitap yayımlandı.
Kitapta, Brezilya, Şili, Gana, Endonezya, Meksika, Filipinler, Polonya, Güney Afrika ve İspanya’da otoriter rejimlerden demokrasiye geçiş incelenmiş. Kimi başarılı, kimi yarım yamalak giden bu demokratikleşme hikâyelerinin içindekilerle, yani hem baskıcı iktidarın hem de demokratik muhalefetin üyeleriyle söyleşiler yapılmış.
Kitabın editörleri daha sonra bir makalede başarıya ulaşmış demokratik geçiş dönemlerinde bazı ortak noktaları belirlemişler. Şöyle özetlenebilir:
Yönetebileceğine halkı inandırarak kamuoyu desteğini kazanabilmek. Siyasi partileri, sosyal hareketleri, işçileri, öğrencileri ve iş çevrelerini bir araya getirebilmek. Zamanında baskıcı iktidarla işbirliği yapmasına rağmen bugün demokratikleşmeden yana olanları dahil edebilmek. İktidar içi çatlakları gözlemleyip kullanabilmek. İktidar içerisinde “bir çıkış stratejisi” arayan unsurlarla temas kurabilmek. Maksimalist talepleri erteleyip asgari müşterekler üzerinden muhalefeti birleştirebilmek. Şiddet yanlısı olanları marjinalize etmek.
Yani sınıfı merkezine alan solu aşan, geniş bir demokratik muhalefet bloku oluşturmak bahsedilen demokratik geçiş dönemlerinde etkili olmuş.
Elbette genel geçer bir formülden bahsetmek mümkün değil. Ancak bu tespitler çok da isabetsiz değil. Buradan hareketle siyaset bilimci Yard. Doç. Deniz Yıldırım’ın “Üçüncü Halkçı Demokratik Atılım Çağrısı” başlıklı yazısına dikkat çekmekte fayda var.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Tutuklu yargı 05 Eylül 2018 | 8.136 Okunma Ete doyan vatandaş balığa yöneliyor 30 Ağustos 2018 | 2.735 Okunma Kimiz biz? 29 Ağustos 2018 | 7.497 Okunma Trump gidiyor mu? 23 Ağustos 2018 | 6.630 Okunma Milli birlik 22 Ağustos 2018 | 195 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar