Televizyonları diziler batırıyor

Türkiye’de televizyonculuk değişmek zorunda, değişmezse tüm kanallar birer birer batacak.Şaka yapmıyorum, dizi televizyonculuğunun kaçınılmaz sonucu bu. Gelin birlikte hesap yapalım: Ortalama bir dizinin...

Türkiye’de televizyonculuk değişmek zorunda, değişmezse tüm kanallar birer birer batacak.
Şaka yapmıyorum, dizi televizyonculuğunun kaçınılmaz sonucu bu.

Gelin birlikte hesap yapalım:

Ortalama bir dizinin, yayınlandığı kanala, bölüm başı maliyeti, minimum 600 bin TL. İddialı işlerin, bölüm başı maliyetleriyse milyonlar seviyesinde.

Tutmayan bir dizi 4’üncü ya da 5’inci bölümde yayından kaldırılıyor.

Bir sezonda beş dizi batıran kanal, kafadan 10 milyonlarca zarar yazıyor.Sonra gelsin küçülmeler, işten eleman çıkarmalar, tasarruf önlemleri...

Son üç yılda televizyonlarda yayınlanan 263 yerli diziden 236’sı ya final yaptı, ya da
yayından kaldırıldı. Bu kadar zarara kimse dayanamaz.

ABD’de diziler genellikle pilot bölüm olarak çekilir. Geniş seyirci araştırmasına ya da özel yayına sokulur ve ilgiye göre devam kararı alınır.

Türkiye’de rekabet sert, kimsenin beklemeye, pilot bölüm gösterimine falan tahammülü yok.

Ama gidişat iyi değil.

Dizi televizyonculuğunun parlak devrinin sonuna yaklaştık. Stüdyo programlarının tekrar yükseleceği bir zamana geliyoruz.

‘TARKAN BABA OLUYOR’

Ne kadar ilgi çekici bir başlık değil mi?

Bu başlığı okuyunca ne anlarsınız?

Tarkan’ın eşi hamile.

Oysa durum hiç de böyle değilmiş.

İddia o ki, Tarkan ve eşi tüp bebek tedavisi için sık sık Almanya’ya gidiyormuş.

Yani ortada bir hamilelik durumu yok.

Tamam haberi okutacak başlık atmak önemli de, haberin içeriğiyle uyumlu olmalı.

Ayrıca içerik doğru ya da yanlış bilmem, bu sadece Tarkan ve eşini alakadar eden bir durum aslında...

ÖĞRENCİ SERVİSLERİNİ TAKİP ETMEK GEREK...

Siz hiç hatalı sollama yapan, şeritler arasında makas atan, ters yola giren ya da yasak yerden U dönüşü yapan bir öğrenci servisini çocukları taşıdığı okula şikayet ettiniz mi?

Ben dün sabah denedim.

İstanbul’un köklü okullarından birinin servisinin peşine takıldım.

Birlikte 10 kilometre kadar gittik. Hayatımda bu kadar tehlikeli araba kullanan bir başka servis daha görmedim.

Aracın plakasını alıp okulun Maslak’taki kampüsünü aradım, telefon açılmadı.

Sonra Nişantaşı’ndaki binasını aradım, telefona bakan güvenlik görevlisi not almak yerine beni servisi çeken tur şirketine bağladı, orada da kimse telefonu açmadı.

Hemen her hafta, farklı bir okul servisi için benzer diyaloglar yaşıyorum.

Nereden aklına geliyor diyeceksiniz, bir sabah kızımın okul servisi önüme düşünce biraz takip etmiştim.

Yasak olduğu yerdeki U dönüşünü, hatalı sollama yaptığı anların fotoğraflarını çekip direkt okul yönetimine yolladım.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
İyi yurttaş yetiştirme mecburiyeti... 19 Nisan 2024 | 165 Okunma Ortadoğu’da satranç başka türlü oynanır... 17 Nisan 2024 | 404 Okunma Hakkâri ve Şırnak’a bakıp, PKK terörünü anlamak… 14 Nisan 2024 | 442 Okunma Devlet aklı ve İsrail’e ihracat... 12 Nisan 2024 | 323 Okunma Bayramdan sonra ekonomi… 10 Nisan 2024 | 332 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar