Kilo kontrolü için 5 mühim tavsiye

Kilo vermek bir hayli güç ve zahmetli bir iş. Verilen kiloları geri almak ise çok kolay. Bu bilgiyi istatistiksel veriler de doğruluyor, kilo verenlerin yüzde 70’inden fazlası 1 yıl geçmeden yüzde 90’ı da en çok 5...

Kilo vermek bir hayli güç ve zahmetli bir iş. Verilen kiloları geri almak ise çok kolay. Bu bilgiyi istatistiksel veriler de doğruluyor, kilo verenlerin yüzde 70’inden fazlası 1 yıl geçmeden yüzde 90’ı da en çok 5 yıl içinde eski kilolarına geri dönüyor. Peki bu işin kalıcı olması gayretlerin başa çıkmaması için ne yapmalı? İlk tavsiyem şunlar: Kilo verdikten sonra da doğru beslenme alışkanlıklarınızı ısrarla sürdürün ve her gün bıkıp usanmadan egzersiz yapın. Beslenmenizi ciddiye alın ve her gün en az 5000, mümkünse 7500 adım atma görevinizi yerine getirin. Peki ya diğerleri? Hazırsanız, buyurun...

Protein tüketiminizi artırın

Eğer kilo probleminiz varsa, hele hele insülin fazlalığı ya da insülin direnci gibi bir sorun da söz konusuysa proteinden zengin, karbonhidratı sınırlı bir beslenme planını ısrarla uygulamak akılcı bir yaklaşım gibi görünüyor.
Burada dikkat edilmesi gereken ayrıntılar ise şunlar: Sadece hayvansal proteinler değil, bitkisel proteinleri de sürece dâhil etmek lazım. Daha hızlı kilo kaybı yapar düşüncesiyle proteinlere aşırı yüklenmemek de önemli bir nokta. Protein seçimlerini yaparken biyolojik değeri yüksek proteinleri seçmekse son derece akılcı bir yaklaşım.

Probiyotik gücünüzü çoğaltın

Kilo dengesini korumada ve besinleri sağlıklı, doğru ve hakkıyla hazmetmede bağırsaklardaki probiyotik güç son derce etkili.
Probiyotik bakterilerin yalnızca hazmı kolaylaştırmadıkları, aynı zamanda gıdalardan kazanılan enerji/kalori değerini de belirledikleri anlaşılıyor ki bu son derece mühim bir gelişme. Yakın zamanda yapılan pek çok araştırma aynı miktar ve yapıda besin alınmasına rağmen farklı probiyotik güce sahip bağırsaklar o besinlerden farklı miktarlarda enerji kazanımına yol açabiliyor.
Bu bilginin anlamı şu: Diyelim ki bir tabak pirinç pilavı tükettiniz. Eğer bağırsağınızdaki bakteri yükü problemli ve yetersiz ise bir başka deyişle biyolojik denge bozulmuşsa o pilavdan ürettiğiniz yani kazandığınız kalori miktarı daha fazla olabiliyor.
İşte bu nedenle kilo sorunu olanların probiyotik sorunlarının olup olmadığını da öğrenmeleri, en azından probiyotik desteklerinden faydalanmanın bir yolunu bulmaları gerekiyor.
Küçük bir ayrıntı daha: Kilo kazanımını önleyen probiyotikler de araştırılıyor ve yakında hizmetinize sunulacak gibi görünüyor.

Glisemik yükü düşürün

Besinlerinizdeki glisemik yük çoğaldıkça, yani glisemik indeksi yüksek besinlerin miktarı arttıkça kan şekerinizin yükselme hızı da, seviyesi de fazlalaşacaktır.
Bunun diğer anlamı ise insülin patlamaları, hiperinsülinemi gelişimi, neticede de insülin direncine bağlı kilo kazanımıdır.
Hangi besini seçerseniz seçin içinde karbonhidrat varsa o besinin glisemik yükünü sorgulamadan ağzınıza bile sürmeyin. Meyve mi yiyeceksiniz, inciri değil elmayı tercih edin.
Çünkü glisemik yükü daha azdır. Elma mı yiyeceksiniz, suyunu, püresini değil, kabuğuyla birlikte kendisini yiyin, çünkü glisemik indeksi daha düşüktür.
Canınız pilav mı çekti? Pirinç değil kepekli bulgur pilavını tercih edin, glisemik yükü daha azdır.
Özeti şu: Kilo sorunu olan herkesin ama herkesin özellikle de insülin direnci olanların glisemik yük konusunu öğrenmeleri şart!

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Yeni yaşınız kutlu olsun... Epigenetik yaş 25 Nisan 2024 | 464 Okunma Epigenetik besinlerde ilk 10 22 Nisan 2024 | 439 Okunma Beslenmede yeni bir çağ başlıyor 20 Nisan 2024 | 520 Okunma Yeni bir iyi hayat sırrı: Sinaptik plastisite 18 Nisan 2024 | 534 Okunma Hangi vitamin daha değerli 15 Nisan 2024 | 729 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar