Yüzde 49.5’un kaçı İsrail’i dost olarak görüyor?

Kamuoyu hafta sonu Türkiye ile İsrail arasındaki yakınlaşma ve anlaşma haberleriyle çalkalandı durdu. Herkes anlaşmanın içeriği ve sonuçları üzerine farklı yorumlara girişirken hükümet...

Kamuoyu hafta sonu Türkiye ile İsrail arasındaki yakınlaşma ve anlaşma haberleriyle çalkalandı durdu.

Herkes anlaşmanın içeriği ve sonuçları üzerine farklı yorumlara girişirken hükümet kanadından konuyla ilgili açıklama AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik’den geldi.

Çelik: “Kesin bir anlaşma yok. Henüz imza atılmış bir şey söz konusu değil. Bir taslak üzerinde çalışılıyor. Kuşkusuz İsrail devleti ve İsrail halkı Türkiye’nin dostudur. Bizim şimdiye kadar ki eleştirimiz İsrail hükümetinin aşırı davranışlarına, meşru görmediğimiz davranışlarına dönüktür. Mavi Marmara saldırısı bir dönüm noktası olmuştur. Bunun neticesinde ilişkilerin normalleşmesi için Türkiye 3 şart ileri sürmüştür. Özür dilenmesi, tazminat ve Gazze’den ambargonun kaldırılması. Birinci şartımız yerine geldi ama diğer iki şartımız yerine gelmedi. Böylesi bir taslağın bu parametreler etrafında şekilleneceği konusunda bir kuşku duymuyoruz. Türkiye’nin 3 şartı yerine gelmek kaydıyla baştan beri ifade edilen normalleşme süreci sağlıklı bir süreç olur. Ama bu şartlar yerine gelmediği takdirde sağlıklı bir süreç olmaz. İmzalama düzeyine gelinceye kadar görüşmeler devam edecek. Burada aranacak şart, bizim gözlemleyeceğimiz unsur bu 3 şartın yerine gelip gelmeyeceğidir” dedi.

Çelik’in İsrail devleti ve İsrail halkının Türkiye’nin dostu olduğunu söylemesi kişisel temennisi ve zannı olabilir, buna saygı duyarım lakin AK Parti Sözcüsü olarak bu ifadenin daha diplomatik bir kelime ile ifade edilmesi gerekirdi.

Yüzde 49.5’un acaba kaçı İsrail halkını ve devletini dost görüyor?

Bu tarz tartışmalı konuların zamansız gündeme gelmesi hiç hoş değil. Bu konuda daha dikkatli olunmalıdır.

Çelik’in kendi kişisel görüşünü, parti görüşü gibi sunması yanlış olmuştur.

Türkiye-İsrail anlaşmasının en önemli hassas olan iki şartı tazminat ve abluka meselesidir.

Burada bir konuya daha değinelim. Ambargo ve abluka aynı şeyler değildir, Gazze’de asıl sorun ambargo değil abluka meselesidir.

Ambargo İsrail’in kendi tarafından malzeme geçişi, abluka ise Gazze’ye denizden, havadan ve karadan şehrin işgalidir.

Ambargo ve abluka konularında kelime oyunlarına düşülmeden Filistin’e uygulanan ablukanın kaldırılmaması durumunda hiçbir anlaşmanın yapılmaması gerekiyor.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Uyuşturucu pandemisi sessiz ve derinden geliyor 22 Eylül 2020 | 146 Okunma İstanbul Sözleşmesi’ne kadınlardan iki farklı yaklaşım  11 Ağustos 2020 | 222 Okunma İstanbul Sözleşmesi’nden aileyi ve toplumu koruma tartışması  04 Ağustos 2020 | 155 Okunma Suriye; Bosna ve Srebrenitsa’nın kaderini yaşıyor  14 Temmuz 2020 | 65 Okunma Etiyopya’da ne oluyor? 07 Temmuz 2020 | 401 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar