Mevcut Türkçe ile anlaşabildiğimize şükür
Önceki yazımda, Varlık ve Zaman çevirisinden hareketle, Aziz Yardımlı’nın vicdan kavramı ve duyunç / bulunç kelimesi üzerinden, Arapça ve Farsça kelimeler başta gelmek üzere dil kültürü...
Önceki yazımda, Varlık ve Zaman çevirisinden hareketle, Aziz Yardımlı’nın vicdan kavramı ve duyunç / bulunç kelimesi üzerinden, Arapça ve Farsça kelimeler başta gelmek üzere dil kültürü içinde, başka dillerin Türkçeleşmiş kelimelerini de çevirdiğini belirterek, dil düzeyinde anlamsal yarılmalarla cebelleşmek zorunda kalmanın, tefekküre başlayamamayı, ona doğru doğru bir giriş yapamamayı beraberinde getireceğini söylemiştim.
Heidegger metinlerinin, ancak Almanca aslından okunduğunda tam anlaşılabileceğine dair ortak kanaatlerden hareket ettiğimizde, Yardımlı’nın söz konusu tutumunu olumsuzlamak hakkaniyete uygun olmayacak; bu hususu, Varlık ve Zaman’ın iki çevrisinden yapacağımız alıntılardan sonra kesinleştirmek daha doğru olacaktır.
Varlık ve Zaman’ın ikinci ve üçüncü çevirisi Kaan (H.) Ökten’e aittir. Ökten’in kendisi, çevirisinin yeni basımında “bundan önceki çevirim geçerliliğini yitirmiş oldu” dediği için onu üçüncü çeviri olarak kabul ediyoruz.
İki çeviriden, hemen elimin altına giriveren birkaç cümşeyi alıntılayıvereyim:
1-Ökten’in ilk çevirisinden (Agora Kitaplığı, 2. Basım, İstanbul 2011, s: 335):
“64. İhtimam-Göstermelik ve Kendilik