Çin’deki nigârı kimse bilmez
Çin, bir Uzak Doğu ülkesidir.Dilimizin alıştı(rıldı)ğı bir söyleyiştir bu.Çin de bizim ülkemiz gibi Asya kıstasında yer aldığı halde, bu söyleyişle onu Asya’dan...
Çin, bir Uzak Doğu ülkesidir.
Dilimizin alıştı(rıldı)ğı bir söyleyiştir bu.
Çin de bizim ülkemiz gibi Asya kıstasında yer aldığı halde, bu söyleyişle onu Asya’dan kopardığımızın ve Orta Doğu burnumunun dibindeyken onu neden dilimizle Doğu’nun uzağına fırlattığımızın ayrımında olmadığımız gibi bu dilsel fiilin asıl Batı şartlandırmalı bir siyasi yaklaşımdan kaynaklandığını da pek düşünmeyiz.
Bu sonucu, uzak geçmişten değil, Yusuf Genç’in Cins derginin Eylül sayısında, Bekir Cantemir’le yaptığı harita ve ideoloji merkezli sıcak söyleşiden destekleyeyim.
Diyor ki Cantemir: “Modern dünyada şöyle, bizim hâlâ niye saatimiz Greenwich’e göre ayarlanıyor? Aslında I. Dünya Savaşı’nın sonrasında modern dünyanın başlangıç noktasını oluşturanlar, bu kültürel formu bize veriyorlar, aktarıyorlar. Mesela, dikkat edin, bizim reformlarımıza bakın, inkılâplarımıza; yani saati, ölçüyü tek tipleştirmenin ihtiyacı bundan kaynaklanıyor. Bu tek tipleşmenin adı da inkılâb oluyor. Çünkü dünyayı önce tek tip bir yer hâline getiriyoruz. Şimdi, dikkat edin, doğaya dönüş akımı ile birlikte lokal zaman daha fazla ön plana çıkıyor. Önce onu tek tipleştiriyorsun sonra bu tek tiplilik bizi sıktı diyorsun, başka şeye dönsek diyorsun. Ama dünyada oluşan üretim biçimi ve finansal piyasalar buna izin vermiyor.”
Tek tiplilik denmişken, Çin’in (Cantemir’in zikredişi bağlamında) Batı tarzlı tektipleşmeye, kendi ülkesindeki tek tipleştirmelerle karşı durduğununu da istidraden söyleyelim. Vanessa Ogle, yakın zamanda KÜY Yayınları arasından çıkan Zamanın Küresel Dönüşümü adlı kitabında, şu cümlelerle veriyor o karşı duruşu: