Bir düşüncenin altını çizmeden üstünü çizmemeliyiz
Bir düşüncenin altını çizmeden üstünü çizmemeyi önerişim, bir kitabı satır satır çizerek okuyan okurun alışkanlığından mülhem bir mecazdır.Altını çizmekten...
Bir düşüncenin altını çizmeden üstünü çizmemeyi önerişim, bir kitabı satır satır çizerek okuyan okurun alışkanlığından mülhem bir mecazdır.
Altını çizmekten maksadım verili düşünceyi anlayarak bilmek, üstünü çizmekten maksadım ise o düşünceyi doğrudan redde tabi tutmak yerine, eleştirel bir tutumla hak ettiği yere havale etmektir.
Ancak bu, her düşünür ve düşüncelerin işlediği her metin için geçerli değildir.
Hayatın, ilmin, hakikatin... şu ya da bu yönüne mahsus düşüncelerini dile getiren birilerinin metinlerini, belki altını da üstünü de çizmeye gerek görmeden okuyup geçersiniz ama öyle yüksek düşünürler ve bunların düşüncelerini çok sıkı (yoğun) bir şekilde işledikleri öyle metinler vardır ki, bunların, yer yer üstünü çizmeyi aklınıza bile getirmeksizin, sürekli altını çizebilirsiniz.
Bu manada, ilkin yazıma başlık olan önerimi, gerektiğinde (eleştirel düşünmenin kendisini zorunlu kıldığında) üstünü çizm(e)diğiniz düşüncelerin, altını da çizmeyiniz şeklinde değiştirmem gerekecek ve dolayısıyla ele aldığım konu, ferdi bir okuma özgürlüğünün, ferdi bir gönüllü tutsaklığa (koşulsuz bir bağlanmaya) evrilme tehlikesinin ifşasına çıkacaktır.
Bunu İbnü’l-Arabî örneğiyle açmaya çalışayım: