O gün...

Hep bir o gün vardır bir yerlerde fakat herkesin o günü başkadır. Ondan kastın tam olarak ne olduğu ve nerede başlayıp nereye dek uzandığı da duruma göre değişir. Bir dil atomudur adeta parçalanması...

Hep bir o gün vardır bir yerlerde fakat herkesin o günü başkadır. Ondan kastın tam olarak ne olduğu ve nerede başlayıp nereye dek uzandığı da duruma göre değişir. Bir dil atomudur adeta parçalanması hiç bitmeyen. Leyla’nın bahçesindeki aşk çölü desen ona Mecnun’un bağında yeşermiş ayrılık üzümü desen ona benzer. O ve gün kelimeleri yan yana gelerek anlamın ve maksadın türlü türlü çehresine bürünür. Hilkatin sanki böyle başı döner, oluş dairesel iştiyak kazanır.

Maksat kadar hiçlik, varlık kadar günlük hayatın pratiği onun sofrasında buluşur. Bir çocuk annesine ‘o gün’ ne zaman diye sorduğunda sevimli oyununu ifade ettiği kadar beklentisini yansıtır. Kek yapmaktan mı dem vurmuştur annesi yoksa oyuncak almaktan mı sadece ikisi bilir. Bir savcının o günü ile sınava girecek öğrencininki farklı olduğu gibi evlenecek iki gencin hesabı ayrıdır. Çiftçi için o gün belki hasat başlangıcı belki de tohum saçma vaktidir. Bir yazarın o günü tam olarak var mıdır bilmiyorum ancak o gün bir yandan beklentiyi bir yandan hesaplaşmayı bir yandan da arzuyu karşılayabilir. O gün dediğimizde karşılaşamayacağımız anlam var mıdır diye sormak gerekir. Bir askerin o günü teskere demektir de daha...

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Tekrarın haksızlığı… 25 Mart 2025 | 57 Okunma Parasız yapılan büyük işlerin gücü üstüne… 22 Mart 2025 | 59 Okunma Aslında neyi konuşuruz? 18 Mart 2025 | 93 Okunma Yaşayıp giderken bitmeyen şeyler… 15 Mart 2025 | 55 Okunma Osmanlı’da hukuk ve devlet* 11 Mart 2025 | 139 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar