İnsanlığın onuru ve erdemi...

Anayasal sistem içinde konu ne zaman "kuvvetler ayrılığı" ilkesinden açılsa ya siyasi görüşe ya da yetki kullanan aktöre göre yorumlar yapıldığına tanık oluyoruz.

Aslında, devletin eşgüdüm içinde etkin ve verimli çalışması esas alındığında, bizzat Anayasa'nın çizdiği çerçeve gayet makul ve yeterli. Meselenin özü, demokratik olgunluğun seviyesi ve demokratik kültürün içselleştirilmesinden ibaret.
Önceki gün, Anayasa Mahkemesi'nin yeni üyesi Selahaddin Menteş'in yemin töreni vesilesi ile Başkan Zühtü Arslan'ın yaptığı konuşmada, altı çizilecek noktalar vardı. Anayasa'nın başlangıç kısmında kuvvetler ayrılığı, "Devlet organları arasında medenî bir iş bölümü ve iş birliği" olarak tanımlanıyor.
Devlet idaresinde "anayasal erkler arası iş bölümü" gözetilse de "iş birliği" yönü zayıf kalıyor. Türkiye tecrübesi, kuvvetler ayrılığını ya en uç manada yorumluyor ve bir tür yetki şovenizmine dönüştürüyor ya da anayasal erklerden biri, günün koşullarına göre diğerlerini baskılayabiliyor.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Makbule Atadan... ‘İnsanüstü Atatürk... Hakiki Atatürk’ 23 Nisan 2024 | 91 Okunma Değişim, dönüşüm ve zamanın ilerisinde koşmak 20 Nisan 2024 | 141 Okunma Erdoğan... Bir Liderlik Dersi! 18 Nisan 2024 | 383 Okunma İran, İsrail... Madalyonun iki yüzü! 16 Nisan 2024 | 158 Okunma Dönüm noktaları ve Devlet Bey... 13 Nisan 2024 | 458 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar