Bildiri kime yarıyor?

Aydın kisvesi altında bildiri yayınlayan kelli felli akademisyenler bizi hayal kırıklığına uğrattı. Daha önceki yazılarımda belirtmiştim; PKK meskun mahallerde köşeye sıkışınca barış...

Aydın kisvesi altında bildiri yayınlayan kelli felli akademisyenler bizi hayal kırıklığına uğrattı. Daha önceki yazılarımda belirtmiştim; PKK meskun mahallerde köşeye sıkışınca barış talebi adı altında birçok yurt içi ve yurt dışı çevrenin devreye girip devletin teröre karşı yürüttüğü operasyonları engellemeye kalkacağını söylemiştim.


Çünkü biz bu filmi defalarca izledik. PKK gelip şehirlere,  ilçelere yerleşiyor. Egemen bir devletin varlığını yok sayarak o şehirleri yönetmeye ve oralarda şiddeti araç olarak kullanıp yönetim biçimini değiştirmeye kalkıyor. Yöre halkına hayatı zehir ediyor. Sözde mahkemeler kurup herkese vergi salıyor, haraç topluyor. Öz yönetim saçmalığına itiraz edenleri ya öldürüyor ya da bölgeden göçe zorluyor. Okulları-hastaneleri bombalıyor. Eğitim ve sağlık gibi temel hizmetleri silah zoru ile engelliyor.


Ne yazık ki sözde aydınlardan terör örgütünün bu tutumu karşısında ‘çıt’ çıkmıyor. Hiçbirisi PKK’ya karşı sesini yükseltmiyor. Ne zaman ki devlet bu kanunsuzluğa müdahale edip teröristleri yerleştikleri şer yuvalarından söküp atmaya başlıyor, bu sözde aydınlar terör örgütüne karşı gösteremedikleri cesareti devlete karşı gösterip operasyonları engellemeye kalkıyor.


Devletin sağladığı imkânlarla bulundukları noktalara gelen ve devletten beslenen bu sözde aydınlar barış çağrısını bir tek devlete yapabiliyorlar, çünkü güçleri bir tek devlete yetiyor. Ben bu psikolojiyi bir yerlerden hatırlıyorum. Askerlik görevim esnasında Tendürek Dağlarının eteğinde bir köy. Köy muhtarı beni çok seven biri.  Her türlü dertleri ile ilgileniyorum. Ama muhtarın PKK’ya lojistik destek verdiği istihbaratı geliyor. Allah için ben de hem köylüyü hem de muhtarı seviyorum, saygı duyuyorum. Muhtarın evine gittim, lafı eğip bükmeden “Muhtar ayıp ediyorsun. Bu bebek katillerine yardım ettiğini tespit ettim. Ayıptır, bunların size-bölgeye-Kürtlere nasıl zarar verdiğini bilen bir adamsın sen. Neden yapıyorsun bunu?” diye sordum.


Muhtar samimi bir şekilde; bana “Başka bir devlet görevlisi bu soruyu sorsaydı inkâr ederdim. Ama seni iyi tanıdığım ve vicdanına güvendiğim için yalan söylemeyeceğim.

Evet yardım ediyoruz. Ama istemeden, korkumuzdan, çaresizliğimizden… Yardım etmezsem beni ya da çocuklarımı devletle iş birliği yapan hain adı altında anında öldürürler. Ama devletin ve devlet görevlisinin tabi olduğu hukuk var, yasalar var. En azından beni hakim karşısına çıkarıyorlar. Savunma hakkım var, avukatım var. Devlet aygıtının ahlakı, vicdanı ve kuralları var. Ama terör örgütü karşısında böyle bir imkânım yok. Ya dediklerini yapacağım ya da öleceğim” mealinde cevap verdi...


Bu sözde aydınların o muhtar gibi güvenlik ve can korkusu sorunları da yok. Yayınladıkları bildiride bu ortamın oluşmasının birinci derecede sorumlusu PKK’ya bir tek söz etmiyorlar. HDP’nin borazanı gibi hareket ediyorlar. Sözde aydınlar hep milletten, milletin duygu ve düşüncelerinden, değerlerinden kopuk oldular. Bu imzacıların bir kısmı zaten terör örgütünün destekçisi. Bir kısmı muhalif gözükmek için imza atmıştır. Bir kısmı da neye imza attığını sonradan fark etmiştir.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Şimdi veda zamanı. 02 Ekim 2017 | 776 Okunma Doğan’ın FETÖ’ye esareti 13 Eylül 2017 | 347 Okunma Darbecilerle gerçekten hesaplaşıyor muyuz? 08 Eylül 2017 | 4.043 Okunma Elini görüyoruz İsrail! 06 Eylül 2017 | 265 Okunma Bayram bir fırsattır, iyi değerlendirelim 01 Eylül 2017 | 118 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar