Rejim değişikliği referandumu

Kılıçdaroğlu kırk yılın bir başı TRT ortak yayınına çıkacak... Ama o da ne? Ekranın altında “Kemal Kılıçdaroğlu özel yayın” yazıyor ama...

Kılıçdaroğlu kırk yılın bir başı TRT ortak yayınına çıkacak... Ama o da ne? Ekranın altında “Kemal Kılıçdaroğlu özel yayın” yazıyor ama karşımızda Erdoğan konuşuyor! 
RTE Adana mitingi Kılıçdaroğlu yayınının başlayacağı saatlere sarktığı için, Cumhurbaşkanı’nı kesmeye bir kul cesaret edemiyor ve ana muhalefet lideri böylece hiçe sayılıyor. Bu, Türkiye’deki rejimin nereye evrildiğinin görsel belgesidir. Artık devlet başkanı da o, hükümetin başı da o, ana muhalefetin her türlü alanını kapsayan da o; malum kişi... 
RTE bundan böyle artık sırf kendisiyle yarışacak. Ana muhalefet liderine şimdiden bu muamele reva görülürse, varın siz anlı şanlı “Türk usulü Cumhurbaşkanlığı sisteminde”, ilerde RTE’nin karşısına leblebi çekirdek olsun diye çıkarılacak müstakbel rakip cumhurbaşkanlığı adaylarını düşünün... 
Artık giderek RTE’nin yalnız RTE ile yarıştığı bir rejimle karşı karşıyayız. 
Gücün böyle çok aşırı ölçüde kişiselleştiği rejimlere “otoriter rejim” deniyor. Otoriter rejimin en kestirme tanımı bu. 
Türkiye, uluslararası karşılaştırmalı rejim araştırmalarında yıllardır “hibrit rejim” diye tanımlanan bir alan içinde çıkıyor. “Karma/melez rejim”, “hibrit rejim” şeklinde ifade edilen bu gri alanda yer alan ülkeler, ne gerçek bir demokrasi, ne de tam bir diktatörlük. 
Demokrasilerle diktatörlükler arasındaki arafta kalan bu ülkeler, genelde demokrasi söylemleri ve araçlarına başvurmakla birlikte, temel özgürlükler ve hukuk devleti kriterlerini yerine getirmedikleri için bu ne idüğü belirsiz sınıfa giriyorlar. Ne var ki siyasi çoğulculuğun daralıp “tek adam kontrolü”ne terk edildiği noktada hızla “otoriter rejim”e terfi ediyorlar. 
Türkiye AKP’nin işbaşında olduğu 15 yıldır hep “hibrit rejimler” kategorisinde. Bu bağlamdaki son “Economist Intelligence Unit” araştırmasında örneğin “hibrit rejimler” içinde Türkiye, Madagaskar’la Kırgizistan arasında 97. sırada. 
Aynı araştırmadaki konumu 2007’de 88. sıra olarak görülüyor. Son on yılda ülkemiz hemen 10 sıra gerilemiş. Ve de “otoriter rejimlerin” sınırını çizen 117. sıradaki “Moritanya İslam Cumhuriyeti”ne giderek yaklaşmış... 
16 Nisan’daki oylamada “Evet”ler kazanırsa, en kısa tarifle biz “hibrit rejimden” çıkıp “otoriter rejimler” arasına katılacağız. Bir sonraki “demokrasi endeksi” raporunda Türkiye’nin bu baş aşağı düşüşünü, tıpkı 88. sıradan 97’ye gerilemeyi izleyegeldiğimiz gibi, ellerimiz kollarımız bağlı izleyeceğiz. 
 
‘Tayyip Bey anayasası’na hayır 
İktidar bu “rejim değişikliği” lafından hiç hazzetmiyor. Ve sürekli vurguluyor: “Bu sade bir sistem değişikliğidir. Rejim değişikliği değil. Milletimizin kafasında bu konuda soru uyandırmak isteyenler bilsinler. T.C. bir hukuk devletidiiirr, laik bir devlettiiir, demorasidiiiir... Bu hiçbir zaman değişmez, vs...” 
Bunlar laf salatası takıyyeden ibaret. 

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024 | 558 Okunma 31 Mart’ın bahsi 07 Nisan 2024 | 92 Okunma Kesik kulağın mesajı 31 Mart 2024 | 211 Okunma Sevgiliye Mektuplar 24 Mart 2024 | 72 Okunma Diktatörler neden seçim sever? 17 Mart 2024 | 172 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar