Türkiye'nin yerine Suud'u koymaya kalkan Washington hepsini izliyor mu?

Pastör Brunson hakkındaki süreç, daha önce Brunson aleyhinde ifade verenlerin ifadelerini değiştirmesi ve mahkemenin “bu kez” gizli tanık ifadelerine ehemmiyet vermeme kararı almasıyla değişti. Daha önce ev hapsine...

Pastör Brunson hakkındaki süreç, daha önce Brunson aleyhinde ifade verenlerin ifadelerini değiştirmesi ve mahkemenin “bu kez” gizli tanık ifadelerine ehemmiyet vermeme kararı almasıyla değişti. Daha önce ev hapsine alınmış olan Brunson, mahkemece tam olarak aklanmadı ama casusluktan ya da terör örgütü üyesi olmaktan da ceza almış değil. Brunson TCK’nın terör örgütüne yardım tanımıyla ilgili maddelerinden dolayı ceza aldı ve cezaevinde kaldığı süre düşülerek tahliye edildi. 

Külliye ve AK Parti sözcüleri “ABD’nin tehditlerine kulak asmadık, bağımsız yargı çalıştı ve bu kararı verdi” diyor. Lakin taban şaşkın. Çünkü devleti temsil edenler bir yıl kadar önce bu kişiye ilişkin ithamlarda bulunuyordu. Ve doğal olarak şimdi çok az kişi Brunson’un tahliyesini ‘‘Yargı son sözü söyledi” üzerinden görüyor. Çoğunluk, kararı ABD-Türkiye ilişkilerini düzeltme girişimi, hatta ABD’ye verilmiş bir taviz olarak değerlendiriyor. 

İşin gerçeği, ABD’nin tehditleri olmasaydı Rahip Brunson’un salıverilme yolunda olduğuydu. Zira iddia edilen suçları işlemiş bir kişiye “ev hapsi” gibi hafif bir yaptırım uygulanmazdı. Brunson ABD tehdit etti diye salınmış değil. Bilakis tehditler tahliyeyi geciktirdi. Daha öncesinde durumu iki devletin başkanının da gündemindeydi. Türkiye büyük ihtimalle ABD’nin başka bağlantılarını ortaya çıkarmak için yani istihbari nedenlerle bir süre daha tutmak istiyordu. Ancak Evanjelik taifenin ısrarcılığı, Trump’ın tehdit saçan tweetler atabilecek karakteri ve suçluluğuna dair kesin deliller olmayan bir din adamını alıkoymanın yaratabileceği hukuk/adalet tartışmalarının sonuçları hafife alınmıştı.

Günün sonunda, zaten olacak olan ne idiyse o oldu. Ancak zarar gören, aradaki zaman diliminde “Dolar isterse 100 TL olsun, yeter ki o papazı vermeyin, çünkü bu vatan meselesidir” diyenlere, “Bu ikinci 15 Temmuz’dur” diyenlere kanarak “Brunson’u salıvermek vatana ihanettir” noktasına getirilen AK Parti ve MHP tabanı oldu. Zira bir ay arayla şimdi de, “Brunson’un verilmesine itiraz edenler vatan hainidir” argümanıyla uğraşmak zorunda kalabilirler.

Ancak bunlar ev içi hır gürler, yurtiçi adalet ve tutarlılık arayışlarımız. Dışarıdan bakıldığında durum daha farklı. Türkiye karşıtlığı yapmak için hiçbir fırsatı kaçırmayan belli bazı Washington odakları için bile, Trump’ın düzeyi için bile, ortada ilginç, değerlendirilmesi gereken bir manzara var.


KAŞIKÇI VE BRUNSON HADİSELERİNİN GÖSTERDİĞİ

Zira, sadece Brunson’u konuşmuyoruz, aynı zamanda Washinton Post yazarı ve Suud veliaht prensine muhalif olan Cemal Kaşıkçı cinayetini ya da cinayet iddialarını da konuşuyoruz. Aynı şekilde ABD de, diğer AB ülkeleri de bu iki hadiseyi aynı anda ele alıyor.

Tablo şu: Bir tarafta ABD’nin öve öve bitiremediği ve “Ortadoğu’da tek Müslüman müttefik olarak bize yeter” dediği Suudi Arabistan var. Saray darbeleri ile kendi koyduğu teamüllere bile aykırı davranan, otoritesini ABD’den yaptığı satın alımlara borçlu olan bir hanedanlığın yönettiği bir devlet. Ki o Suud şu an muhalif bir köşe yazarını hunharca öldürme iddialarına karşı tatmin edici hiçbir cevap veremiyor. 

Diğer tarafta kendisine karşı darbe yapmaya kalkışmış bir grupla ilintisini tespit ettiği bir rahibi, iyi kötü yargılayan ve son kertede delillerle mütenasip bir cezaya çarptıran, en nihayetinde tahliye eden bir Türkiye var. Aynı zamanda Kaşıkçı cinayetini de, uluslararası hukukun gereklerini hiçe saymadan çözmeye çalışan bir Türkiye bu. Ki o Türkiye ile ilişkiler sürekli gerilse de, bir eşikte, bir noktada mutabakata varılabiliyor. 

ABD’nin ve diğer sözde uygar Batı’nın bu noktayı gördüğüne ama görmezden gelmeye /görünmez kılmaya çalışacağına eminim. İnşallah, Türkiye; Suud’la aşiret pazarlığı yapıp iş-ittifak kotaran ABD’nin yaptığı tercihlerin yanlışlığını Beyaz Saray’ın gözüne gözüne sokabilecek bir hazırlığa sahiptir. Zira Kaşıkçı ve Brunson vakaları, bütün olumsuz cihetleri ile beraber yeniden şunun altını çizdi: Türkiye, her şeye rağmen Ortadoğu ve Orta Asya’da “hukuk” kavramlarıyla düşünme, kritik yapma alışkanlığını yitirmemiş tek medeni ülke.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Millet İttifakı'na kayyum mu atandı? 24 Mayıs 2023 | 284 Okunma 2019'da AK Parti'nin yaptığı hatayı şimdi CHP yapıyor 19 Mayıs 2023 | 321 Okunma İktidar ilk turun galibi oldu, muhalefetin gardı düştü 16 Mayıs 2023 | 1.127 Okunma "Ne işin var orada?" sultası 08 Mayıs 2023 | 569 Okunma Cevabını arayan sorular 28 Nisan 2023 | 125 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar