‘Tereddüt çizgisi’…
ABD’deki Ukrayna Büyükelçisi’nin CBS News’a Pazar günü verdiği röportajda dillendirdiği, “Amerika ile imzaladığımız ekonomik ortaklık ve nadir madenler anlaşması, Ukrayna için daha geniş bir güvenlik mimarisinin önemli bir parçası, gelecekteki güvenlik garantilerinin de öncülü” cümlesi, Avrupa başkentlerinde ve Moskova’da son derece ciddiye alındı. (‘Ukraine says minerals deal with US important part of future security guarantees’ 05/05, AA.) Öyle olması da gerekiyor… Papa tabutunun gölgesinde gerçekleşen
ABD’deki Ukrayna Büyükelçisi’nin CBS News’a Pazar günü verdiği röportajda dillendirdiği, “Amerika ile imzaladığımız ekonomik ortaklık ve nadir madenler anlaşması, Ukrayna için daha geniş bir güvenlik mimarisinin önemli bir parçası, gelecekteki güvenlik garantilerinin de öncülü” cümlesi, Avrupa başkentlerinde ve Moskova’da son derece ciddiye alındı. (‘Ukraine says minerals deal with US important part of future security guarantees’ 05/05, AA.)
Öyle olması da gerekiyor…
Papa tabutunun gölgesinde gerçekleşen Trump-Zelenski görselininin yanında Ukrayna büyükelçisinin açıklamaları cılız kalır ama iki sandalyeli Bazilika oturumunun sonucu bu işte…
Vatikan ile anlaşma arasında geçen zamanda, Washington’dan hissetirilen hava mealen şu şekle bürünmüştü; “Bu savaşı Trump başlatmadı, başlatanların pisliklerini temizlemeye çalışıyor, ayrıca Beyaz Saray, Kremlin ve Kiev’in son tutumlarından memnun değil, bu iş böyle gidecekse kendimizi yormayalım, zaten yapacak bir sürü iş var, aradan çekiliriz”…
Bizzat Başkan’ın ağzından da duyulan bu yaklaşım şöyle haklılığa sahip; iş öyle hale geldi ki, dünya, savaşı çıkaranları unuttu, Trump’ın ne kadar zamanda meseleyi çözüp-çözemeyeceğine kilitlendi. Ülke içine de durum öyle yansıdığından, “Ukrayna başarısızlığı” Trump’ın hanesine yazılmaya girişildi. Bu anlamıyla elleri kanlı köşelerine çekilenler, Trump üzerinden kendilerini temize çekmeye başladılar…
Amerikalıların ne düşündüğü bizi bağlamaz ama iş Avrupa ve bizdeki kafalarda da bu şekilde tartışılmaya başlandı. Vietnam nasıl Nixon ve Lyndon Johnson’unsa, Irak ve Afganistan nasıl Bush’larınsa, Suriye nasıl Obama’nınsa, Ukrayna ve Filistin de Biden’ındır. Ama ayrı fiş kesemeyiz. Hepsi Amerika’dır. Faturaya onun ismini yazarız. Trump da savaş çıkarırsa yeri hazırdır…
***
Dönelim Ukrayna’da çatallaşan yollara…
Özde mutabık kalalım; Kiev de Moskova da Trump’la iyi olmaya çalışıyor. Yeni Başkan’la birlikte top Ukrayna sahasına yıkılmıştı ve Ruslar avantajlı pozisyona geçmişlerdi…
Prensipte ve hem Trump’ın hem Putin’in niyetlerinde fark olmamakla birlikte, bahis konusu anlaşma ile birlikte renk değişti. Ne kadar stratejik bir değişimdir kısa zamanda anlaşılır ama ciddiyetinin altını çizmek gerekiyor…
Kiev’in oyuna döndüğünü söylemek yerinde olacaktır. Anlaşmanın barış veya öncülü sayılacak ateşkes arayışları üzerinde güçlü etkisi olacaktır. Tabii pazarlıklarda da…
Şu cümleyi kurmakta tereddüt ediyorum ama nihayetinde iş oraya varabilir; Transatlantik ittifak canlanabilir! Hadi yumuşatalım, komadan çıkabilir…
***
Çünkü bu anlaşma ABD’nin Ukrayna’daki ağırlığını değiştiriyor. Dahası “gelecek vaadi” içeriyor. Haliyle Rusya’nın da hamlelerini dönüştürme, sertleştirme ihtimalini barındırıyor…
Maden anlaşmasının önemi ABD için büyük. Bunu korumak için ne kadar ileri gidebilir? Sadece politik olarak değil, askeri olarak da? Kaldı ki, anlaşmanın göz kırpmasını İngiltere, Fransa ve Almanya’nın okuyamamış olması mümkün değil…
Barış daha karmaşık bir yola girmiş olsa yine baş edilebilir. Fakat, Kiev’in üzerinde uzun erimli Batı varlığının yeniden belirginleşmesi, barışın formatını değiştirebilir, ötesi, Doğu Avrupa, Bulgaristan ve Romanya’yı da kucağına alarak Karadeniz üzerinde ağır baskı yaratabilir…
***
Kremlin’in, “savaşı başlatan nedenleri” masaya getirerek düzeltilmesi şartı da sulandırılabilir. Bu “nedenlerin” hepsi, Batı/NATO/AB’nin Rusya’ya doğru genişleme arzusu ve çıktıları üzerinden formüle ediliyordu. Bunlar bulanıklaştığında Putin’in sahada vahşileşmesi ihtimallerden biridir. “Nötr Ukrayna” beklentisinin hayal kırıklığına uğraması bu sonucu getirebilir…
Nitekim, göreve gelişinin 25’inci yılı vesilesiyle yaptığı açıklamalarda Putin, “ülkesinin bunu sağlayabilecek ve ‘tamamlayabilecek’ imkân-kabiliyetlere sahip olduğunu” söyledi. Bunun için ABD ve Avrupalı müttefiklerinin askeri olarak Kiev’in arkasında durmaya devam etmeleri kâfi olacaktır. Geçtiğimiz Pazartesi Ukrayna’ya yeni Patriot sistemleri gönderilmiş olması gibi. Zafer kazanılamamış görüntüsü ortaya çıkaracak her adım Rusya’yı strese sokar…
Maden Anlaşması, Ukrayna ve Avrupa’ya umut getirdi. Bu açık. Fakat süper güçlerin aralarındaki ilişki, hele özneleri Trump ve Putin olan masa kendi özel gücünü koruyor. O da savaşın sona ermesidir. Ekonomik, politik ve stratejik nedenleri sayıldı, döküldü. Ama anlaşma masaya yeni bir kart getirdi, Avrupa ve Kiev’e koz sağladıysa da Trump’ın elinde duruyor…
***
Bu kartla beraber oyuna sürülen tekliflerden biri Kırım’da Rus egemenliğini ABD’nin tanımasıydı. Ancak Ukrayna’nın Rusya hakimiyetindeki diğer bölümünü pazarlığa açar. Kursk bölgesine yeniden sızma girişimleri ve Rus generallerinin öldürülmesi gibi Kiev operasyonları da akışa eşlik ediyor. Hepsi Putin’e ağır gelecektir…
ABD ve Rus liderliklerinin barış arzularına rağmen ortaya belirsiz/muğlak bir uzlaşı çıkabilir ki, açık yara demektir, en azından Kremlin bunu istemez. Bu da şöyle bir sonuç doğurabilir; Rusya, krizi zamana yayar ve bu da ABD’de Biden ekolüyle Avrupa’da hâlâ tutunmaya çalışan “küreselcilerin” Trump sonrasına göre kurdukları “oyalama mayınlarını” aktif hale getirir, onlarla senkron üretir! Bu da, Trump-Putin ilişkilerini zehirler…
Türkiye’ye gelince, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Trump arasında gerçekleşen son telefon görüşmesi, Ukrayna konusunda “hemen iş birliği” kaydının altını çiziyordu. Yeni Amerikan Büyükelçisi’nin ayağının tozuyla yaptığı, “ilişkileri olağanüstü iyi hale getirme” sözü de dikkate değer…
İki, önümüzdeki hafta Kızıl Meydan’dan dünyaya güçlü bir görsel mesaj verilecek; Rus ve Çin liderleri yan-yana sahne alacaklar. Bu, Şapel metaforundan daha keskin bir kare sunacak dünyaya ve bize…