Gayri siyasal İslamcılıklar

1960 sonrası Türkiye İslamcılığında başından beri aktif siyaset ve reel politik angajmanlara mesafeli duran bir damar da vardır. Bu damardaki faaliyetler fikir, şiir, edebiyat ağırlıklıdır. Ankara’da Edebiyat...

1960 sonrası Türkiye İslamcılığında başından beri aktif siyaset ve reel politik angajmanlara mesafeli duran bir damar da vardır. Bu damardaki faaliyetler fikir, şiir, edebiyat ağırlıklıdır. Ankara’da Edebiyat Dergisi bürosu, Akabe Kitabevi, Mavera ve Hece gibi dergi çevreleri, Saatçi Musa’nın dükkânı, Ercüment Özkan ve İktibas Dergisi, Said Çekmegil ve Malatya çevresi, Atasoy Müftüoğlu’nun sohbet ortamları gibi adresler bu damarın adeta sembolleşmiş mekânları arasındadır. Merhum Sait Çekmegil, Ercüment Özkan ve Atasoy Müftüoğlu çizgisi hariç, İslamcılığın fikir ve edebiyat ağırlıklı bu versiyonunda dinî-ilmî alanla ilgili eleştirel yaklaşımlar ve yeni yorumlara pek sıcak bakılmamakta, dahası, İslam geleneksel ve kültürel motiflerle bezeli olarak ecdat yadigârı eserler ve emanetler misali arada bir tozu alınıp itinayla saklanmaktadır. Haliyle, bu damarda dinî hayat büyük ölçüde gelenek referansıyla kıvam bulmakta, “İslamcı” diye anılan bazı meşhur şairler ise “Mızraklı İlmihali”ni temel dinî referans almaktadır. İşbu kültürel İslamcı damarın ümmetçi İslamcılığa mesafeli ve aynı zamanda Türk, Osmanlı, Nakşibendî motifleriyle bezeli muhafazakâr gelenekçi zihniyetle aynı kavşakta buluşması ironik bir durumdur. *** Türkiye’de bir diğer İslamcılık damarı daha var ki bu damarı temsil eden birçok kimse de başlangıçta Mevdûdî, Ali Şeriatî gibi düşünürlerin tercüme eserlerini okuyarak yetişmiş, fakat ilerleyen yıllarda Fazlur Rahman, Mehmed Said Hatiboğlu gibi ilim adamlarının eserleri/fikirleri ile tanışmış ve böylece dinî-ilmî alanda gelenekçi zihniyetle pek uyuşmayan yeni bir perspektif kazanmıştır. Malum, Fazlur Rahman gerek Türkiye’deki siyasal İslamcılığın gerekse muhafazakâr gelenekçi dinî anlayışın hemen her varyantında “gâvur” muamelesi gören bir figürdür. Bu yüzden, Fazlur Rahman ismine menfi bir sıfat eklemeden konuşmak, “modernistlik”, “yerli oryantalistlik” gibi etiketlerle birlikte anılmayı peşinen göze almayı gerektirmekte, üstelik bu durum Türkiye’deki İslamcılığın diğer varyantlarıyla aynı kadraja girmeme gibi bir sonuç vermektedir. Hoş, Fazlur Rahman da kendini İslamcı, hele de siyasal İslamcı olarak gören biri değildir.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Galiba önümüzdeki maçlara bakamayacağız 19 Haziran 2021 | 83 Okunma İnsanlık ailesinin musibetle imtihanı 28 Mart 2020 | 673 Okunma Bunca ilgi ve alakaya kayıtsız kalamazdı 22 Şubat 2020 | 1.979 Okunma Kıymet ‘nedret’e, kıymetsizlik ‘vefret’e 15 Şubat 2020 | 609 Okunma Karakter aşınması ve gözün vicdanı 08 Şubat 2020 | 445 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar