‘Suskunluk Sarmalı’

“Suskunluk Sarmalı” Alman Elisabeth N. Neumanntarafından dile getirilen bir kuramdır. Aslında rahmetli Şerif MardinHoca’nın “Mahalle Baskısı” tabiriyle örtüşen tarafları var. İnsanların kendi...

“Suskunluk Sarmalı” Alman Elisabeth N. Neumanntarafından dile getirilen bir kuramdır. Aslında rahmetli Şerif MardinHoca’nın “Mahalle Baskısı” tabiriyle örtüşen tarafları var. İnsanların kendi düşüncelerini oluştururken, bir anlamda çekinme ve dışlanma korkusuyla egemen olan düşünceye, başkalarına, çoğunluğa, sesi daha çok çıkana göre hareket etmesi anlamında kullanılmıştır.

Aslında bu sosyal psikolojinin hâkim olması durumu toplumsal rahatlamayı engelleyen bir durumdur. Sürekli basınç birikmesine sebep olur. Özgünlüğü ortadan kaldırır. Bu süreç doğal olarak bir süre sonra da toplumsal gelişimi yavaşlatır. Sorgulamayan toplum gelişemez. İrdelemeyen genç, verilenle yetinen insan üretemez, yeni keşifler yapamaz. Bütün bunları tabi ki kanaat denilen zenginliği muhafaza ederek söylüyorum. “İki günümüz birbirine denk yaşadığımız” için başımıza gelenleri bertaraf edemiyoruz. Zorlukların içinden çıkamıyoruz. Her muhalif düşünceyi aynı kaba koyarak, toptan “hain” ilan edip karşımıza alıyoruz. Bu da kimilerinin “Suskunluk Sarmalı” içine düşmesine sebep oluyor. Bu sarmal toplumda egemen düşünceyi ifade eden insanların sesinin daha çok çıktığı bir süreci destekliyor. Sonuçta insan sosyal bir varlık. Toplum içinde yaşıyor. Baskı ve hakaretle karşı karşıya kaldığında, bir de kaybedeceği maddi-manevi şeyler söz konusu ise geri adım atıyor. Kendisine göre güvenli bir alana geçiyor. Sesi daha çok çıkan tarafa geçmese bile en azından sessiz kalıyor. Bu durumda ortaya atılan fikirlerin bütün boyutlarıyla tartışılması engellenmiş oluyor. Böylece kaybeden aslında ülke, millet ve iktidarlar oluyor. Her yaptıkları işin doğru olduğu zannıyla hareket ediyorlar ama hatalarının bedelini herkes ödüyor.

Şimdi yakın tarihimizdeki iki örnek üzerinden bunu anlamaya çalışalım.

Ergenekon davaları sürecinde, bütün silahlı kuvvetlerin töhmet altında bırakıldığı ve bunun orduya zarar vereceği, hatta “özellikle ABD karşıtı subayların tutuklandığı” şeklindeki uyarılar dikkate alınsaydı ve uyarıları yapanlar “Ergenekonculukla” yaftalanacaklarına onlara kulak verilmiş olunsaydı, 15 Temmuz dâhil bunca acı ve kahredici bedeller ödenir miydi?

“ABD ile birlikte Ortadoğu’ya barışı ve demokrasiyi getireceğiz, Suriye dâhil” gibi 

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Siyaset ve Güven 25 Şubat 2018 | 129 Okunma Macera Dolu Amerika (!) 18 Şubat 2018 | 199 Okunma Çıkışın Şifresi Akdeniz’de 11 Şubat 2018 | 133 Okunma ‘Suskunluk Sarmalı’ 04 Şubat 2018 | 113 Okunma YENİAD’la Sudan ziyaretimiz 28 Ocak 2018 | 134 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar