Sıra İran’a Gelirse…

Atalarımız ‘bir musibet, bin nasihatten evladır’ demiş. Ancak içimizdeki kimi akl-ı evveller için tecrübelerin, bu hayat kokan aktarımların maalesef hiç bir anlamı yok. Arap Baharı’nda içine...

Atalarımız ‘bir musibet, bin nasihatten evladır’ demiş. Ancak içimizdeki kimi akl-ı evveller için tecrübelerin, bu hayat kokan aktarımların maalesef hiç bir anlamı yok. Arap Baharı’nda içine çekildiğimiz tuzaklardan kurtulmaya çalıştığımız böyle bir dönemde, hatalarda ısrarcı olmak gafletle ihanet arasındaki kırmızı çizgiyi ihlal etmek demektir. İran gibi bölgenin önemli aktörü olan bir ülkeye neredeyse dış güçleri davet edecek kadar hırs ve nefretle gelişmeleri değerlendirmek akıl alır bir şey midir Allah aşkına!

Bütün bunları söylerken İran’da her şeyin güllük gülistanlık olduğunu iddia etmiyorum. Aynen dün Suriye’de her şeyin yolunda olduğunu iddia etmediğim gibi. Sıkıntıların olduğunu elbette biliyorum. Gelir dağılımında adaletsizlikler olduğunun farkındayım. Ambargonun getirdiği kayıt dışılığın İran ekonomisinin şeffaf olmasını engellediğini, hatta İran’da bu durumun kimileri için avantaj sağladığını da görüyorum.

Aynı zamanda İran’daki sorunların ortadan kalkması için ABD’ye bel bağlamanın, İsrail’in bölgedeki hedeflerini yok saymanın, Büyük Ortadoğu Projesi’nin nihai hedefinin son tahlilde Türkiye ve İran’ı karşı karşıya getirmek olduğunu da biliyorum. Bu olayları ellerini ovuşturarak izleyenler, çevremizdeki ateş çemberini görmüyorlar mı? Kimi halk kesimlerinin haklı talepleri üzerine şekillenen detayları fotoğrafın bütünü gibi göstererek hangi odakların ekmeğine yağ sürdüklerinin farkında değiller mi? Arap Baharı’nın Ortadoğu kışına döndüğü açık değil mi? İran’dan sonra sıranın kime geleceğini bugün sağır sultan bile duydu. Bunu anlamak için illa da şakağımıza dayanan tabancanın tetiğine dokunsunlar mı istiyoruz?

En son İkinci Dünya Savaşı’nda birbirlerini boğazlayan Avrupa ülkeleri bugün aralarındaki sınırları kaldırdı. Biz ise acı bir şekilde komşularımızla aramıza duvarlar örmek zorunda kalıyoruz. Katolik ve Ortodoks mezhepleri aralarındaki bin yıllık sorunlarını çözmek için adımlar atıyorlar. İslam dünyası ise sanki mezhepleri bugün keşfetmiş gibi davranıyor.

Ferasetle hareket edemeyen akıl doğru yolu bulabilir mi?

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Siyaset ve Güven 25 Şubat 2018 | 129 Okunma Macera Dolu Amerika (!) 18 Şubat 2018 | 199 Okunma Çıkışın Şifresi Akdeniz’de 11 Şubat 2018 | 133 Okunma ‘Suskunluk Sarmalı’ 04 Şubat 2018 | 113 Okunma YENİAD’la Sudan ziyaretimiz 28 Ocak 2018 | 134 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar