Gerekirse her gün bir mektup gönderelim

Rusya ile ilişkilerimiz 24 Kasım’dan beri tatsız, gergin ve giderek de iki ülke ekonomisine zarar verecek boyuta ulaşan kalıcı hasarlar üretiyor. Ruslar hava sahamızı pervasızca ihlal etti, biz de uluslararası hukuk gereği...

Rusya ile ilişkilerimiz 24 Kasım’dan beri tatsız, gergin ve giderek de iki ülke ekonomisine zarar verecek boyuta ulaşan kalıcı hasarlar üretiyor. Ruslar hava sahamızı pervasızca ihlal etti, biz de uluslararası hukuk gereği yapabileceğimizi yaptık. En iyi fikir bu muydu değil miydi; o tartışma geride kaldı, zaten faydasız da…

Gerçek olan şu ki, devamında izlediğimiz diplomaside uçağı düşürmedeki kararlılığımızdan eser yok. Ne yaptığımızı bildiğimiz kesinlikle söylenemez. Retorik ve telaş birlikte yürüyor. Daha önce bu evsafta bir problem yaşamamış olmanın bütün acemiliklerini sergiliyoruz.

Ama, her aşamada Rusya ile kriz yaşamak istemediğimizi ve bilhassa da düşmanlık hiç istemediğimizi gösterdik yine de…

***

Şimdi, Cumhurbaşkanı Erdoğan bir mektup yazarak Rusya’nın gönlünü almak için girişimde bulunuyor. Kesinlikle isabetli bir hamledir, şekline ve tarzına bakılmaksızın desteklenmesi gereken bir adımdır. Geri adım atılıyor veya taviz veriliyor gibi eleştiriler ise manasızdır. Geri adım atılmasa, manevra yapılmasa diplomasiye de ihtiyaç olmazdı…

Eleştirilmesi veya istihzaya muhatap olması bir yana, Erdoğan bunu yapmak zorundadır. Zira, devleti yönetenlerin dünyayla ilişkileri geliştirmesi, zenginleştirmesi ve sorunları gidermesi gerekir. Sadece Rusya ya da İsrail’le değil, AB ve ABD’yle de ilişkilerin gelişmesi, onarılması ve verimli hale getirilmesi lazımdır.

Ancak, eğer “gergin olduğumuz ülkeler rafı”ndan sadece Rusya’yı çekip yolumuza devam edebileceğimizi düşünüyorsak bilelim ki bu sonuçsuz bir hamle olacaktır. Tek tek bütün ülkeler karşısındaki gücümüzün daha fazla ittifak ve dostlukla mümkün olduğunu unutmayalım.

***

Sonuçta Türkiye gibi bir ülkenin bir başka ülkeyle iyi ilişki geliştirme arzusunun, arayışının ve politikasının lafı bile edilemez. Tabii ki ilişkileri iyi olacak, tabii ki sorun varsa giderilecek.

ABD Başkanı Obama, Orlando saldırısını “radikal İslam” olarak tanımlamadığı için ülkesinde çok eleştiri aldı. Obama, eleştirilere cevap verirken, “Bu tanımlamayı kullanma ne kazandırabilir? Neyi değiştirebilir? IŞİD’in Amerikalıları daha az öldürmeleri taahhüdünü mü verdirir?” dedikten sonra şunu da söylüyor: “Bunu söylemek bize daha fazla müttefik mi kazandırır?”

ABD gibi küresel ittifak düzeninin patronu olan ülkenin başkanı bile hala müttefik kazanmaktan söz ediyor.

Tafra yapmıyor, ayar vermiyor, elinin tersiyle itmiyor... Kabul edelim, müttefik kazanmaya ABD’den daha çok ihtiyacımız olduğu ortadadır! 

Yeter ki bunu yapabilelim; teşebbüsün sonunu getirebilelim. Elimize yüzümüze bulaştırmayalım. Dış politikada geri adım da atılır, diplomasi dilinin imkanlarıyla özür de dilenir. Yeter ki bıraktığımız yerden başlayabilelim. Yeter ki Türkiye’nin ve Erdoğan’ın hala bunu yapabilme gücü olsun…

***

Türkiye açısından değerli olan bir şey de diplomasinin yeniden gündeme gelmesidir. Böylelikle, uzun süredir diplomasi yerine retorik yapmanın yorgunluğunu atarız. Topluma da bütün dünyanın bizi kafaya taktığı gibi gerçekle alakası olmayan mesajlar verme zahmetinden kurtulmuş oluruz. Herkes bilir ki dostları artırmak, Türkiye’nin de bütün medeni ülkeler gibi en temel ihtiyacıdır.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Seçmen Erdoğan’a ‘dost mesajı’ mı verdi, dönüşsüz bir yola mı çıktı? 22 Nisan 2024 | 3.336 Okunma Kırılgan dünyanın sorumsuz liderleri 15 Nisan 2024 | 291 Okunma Erdoğan, seçmenin ne demek istediğini tabii ki anladı... 11 Nisan 2024 | 828 Okunma Erdoğan’ın kendisiyle yapacağı toplantıdan ne sonuç çıkacak! 08 Nisan 2024 | 974 Okunma İmamoğlu ‘Kurultay benim işim değil’ deseydi... 06 Nisan 2024 | 350 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar