28 Şubat neyi anlatıyor?

Bugün artık neredeyse hiç kullanılmaz oldu ama 2000’li yılların başına kadar siyasi ve sosyal konularda anahtar kavramlardan birisi “asker-sivil bürokrasi”ydi. Demokrasiden hukuka, temel hak ve özgürlüklerden...

Bugün artık neredeyse hiç kullanılmaz oldu ama 2000’li yılların başına kadar siyasi ve sosyal konularda anahtar kavramlardan birisi “asker-sivil bürokrasi”ydi. Demokrasiden hukuka, temel hak ve özgürlüklerden siyasete kadar hiçbir konu asker-sivil bürokrasi’ye değmeden konuşulamazdı. Zira, meselenin derinliği ve çerçevesi başka türlü anlaşılamazdı.

Kim ne kadar iyi niyetlerle demokrasiden bahsederse bahsetsin belirleyici olanın askerler ve askerlere bağlı bürokratik kadrolar olduğu gerçeği tepede değişmez bir kural olarak durmaktaydı. Siyasi partiler iyi şeyler düşünebilir ama asker-sivil bürokrasi buna müsaade etmezdi veya ettiği kadarı tatbik edilebilirdi. Ya da sivil toplumun sınırını da bu gizli güç belirlerdi.

***

Elbette yargının da… Hatta zamanla anlaşıldı ki askerin ve cümle bürokratik elitlerin gücü esasen yargıdan gelmekteydi ve bu yüzden jüristokrasi kavramı da bir dönem sefa sürmüştü. Ülkenin demokrasiyle değil yargı marifetiyle idare olunduğunu anlatan kavram buydu. Askerin kamuoyu önünde ve sistem üzerinde tesiri problemli hale gelmeye başladığında yargı gerçeği kendisini göstermişti. Bugünkü adı HSK olan kurulun, HSYK’nın (Hakimler ve savcılar Yüksek Kurulu) birdenbire varlığını hissettirmesi bu döneme rastlar. Vesayetin asker ve soğuk yüzüyle bürokrasi yönü bilinirdi ama asıl gücün HSYK olduğu yargıya ihtiyaç duyulduğunda anlaşılmıştı.

20 yılını geride bıraktığımız 28 Şubat (adını, 1997 yılının Şubat ayında yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısından alır) darbesi içinde bu kavramların da bulunduğu Kemalist kavramlara dayanan son anti-demokratik girişimin adıdır. Sistemin, geleneksel iktidar odaklarının kontrolünden çıkmakta olduğu analizine dayalı olarak TSK liderliğinde devreye sokulmuştu. İktidardaki Refah Partisi-Doğruyol Partisi koalisyonuna karşı acımasız şiddette devlet gücü kullanılarak, toplumu laik standartlara doğru zorlamak ve dindar hayat alanını irtica ile yaftalayarak kriminalize etmek amacı taşıyordu.

Bu amaçla iktidar düşürüldü, Refah Partisi ve devamında Fazilet Partisi Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı. Lideri, merhum Necmettin Erbakan ve bazı arkadaşları siyasi yasaklı ilan edildi.

Binlerce genç kız başörtülerinden dolayı üniversitelere alınmadı veya evvelden alınmış olanlar atıldı. Binlerce memur mürteci suçlamasıyla işlerinden oldu veya kamu kurumlarında kariyer imkanları engellendi. Sermaye bile ayrımcılığa uğradı… Toplamda, toplumun dini eğilimlerini kamusal hayatta sergileme eğilimi taşıyan; bu istikamette siyasi ve sosyal görüşlere sahip kesimleri baskı altına alındı.

Asker-sivil bürokrasinin, iş dünyası, medya ve STK’larla işbirliği halinde tarihte “Kemalist” karakterle aldığı son sahnenin adı 28 Şubat’tı…

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Yeni anayasa bir vizyon ister ama ortada bundan eser yok 25 Nisan 2024 | 11 Okunma Seçmen Erdoğan’a ‘dost mesajı’ mı verdi, dönüşsüz bir yola mı çıktı? 22 Nisan 2024 | 3.340 Okunma Kırılgan dünyanın sorumsuz liderleri 15 Nisan 2024 | 291 Okunma Erdoğan, seçmenin ne demek istediğini tabii ki anladı... 11 Nisan 2024 | 829 Okunma Erdoğan’ın kendisiyle yapacağı toplantıdan ne sonuç çıkacak! 08 Nisan 2024 | 974 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar