Manevi kalkınma hamlesi gerekli

Manevi olarak belirli bir olgunluğa gelememiş toplumlar, malî bakımdan kuvvetli olmuş olsalar dahi bu onlara huzur getirmeyecektir. Yalnızca maddi yönden kuvvetli olmak asla iç huzur getirmeyeceği gibi maddeten de bir doyumsuzluğu ortaya...

Manevi olarak belirli bir olgunluğa gelememiş toplumlar, malî bakımdan kuvvetli olmuş olsalar dahi bu onlara huzur getirmeyecektir. Yalnızca maddi yönden kuvvetli olmak asla iç huzur getirmeyeceği gibi maddeten de bir doyumsuzluğu ortaya çıkarması muhtemel olacaktır.

Manevi olarak kalkınma, toplumların içerisinde bulunduğu cemiyet hayatının bir ahenk içerisinde işlemesinin temel yapı taşıdır. Manevi olarak kalkınmış toplumlarda huzurlu insanların çoğunlukta olduğunu müşahade etmemiz mümkündür. Manevi yönünü kuvvetlendirmiş toplumlarda ahlak dışı davranışların tamamı ile ortadan kalktığını söylemek ütopik bir söylem olacak ve havada kalacaktır. Fakat, maneviyatı yüksek toplumlarda gayri ahlaki davranışların seyrek görüldüğü de bir gerçektir.

Bunların sebeplerini araştırdığımızda “manevi kalkınma olmadan maddi kalkınma olmaz” tezimizin doğruluğuna erişmekteyiz.

***                                              

Mali bakımdan güçlü olan Fransa, İtalya, İngiltere ve ABD gibi devletlerin toplum yapılarında yaşadıkları travmalar, bozulan aile yapıları ve gayri ahlaki bir durum izleyen cemiyet hayatları hepimizce malumdur. Bu devletlerin kıymetli maden yataklarına sahip olan orta doğu ve Afrika ülkeleri üzerinde oynadıkları ayak oyunları da hepimiz tarafından bilinen bir durumdur. Tarihi sürecin işleyişi içerisinde ise medeni olduklarını iddia eden bu devletlerin zayıf ve savunmasız halkları nasıl katlettiklerini de biliyoruz. Şimdi bu devletlerin sahip oldukları maddi kalkınmışlık, insanlığa saadet ve refah getirmiş midir? Ya da getirmesi mümkün müdür? Asla. Sömürge devletlerinin yıllarca Afrika'da nasıl soykırımlara imza attıklarını tüm dünya bilmektedir. Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşların, maddi yönü kuvvetli devletlerin tarafından yana olarak bu soykırımlara ve sömürgecilik faaliyetlerine nasıl göz yumdukları da aşikardır. Buradan şu sonuca varmak mümkündür. Maddi yönü kuvvetli olan devletlerin kontrolü altında bulunan kuruluşlar asla tarafsız karar verememektedirler. Güçlü olan zayıf olanı ezmesine sadece seyirci kalmakla yetinen bu uluslararası kuruluşlar hiçbir zaman zayıflara samimiyet ile ellerini uzatmadıkları gibi, maddenin yani gücün altında şekillendiklerinden dolayıdır ki hiçbir zaman yine bu zayıf devletlere yardım ellerini uzatmayacaklardır.

***

Biz Müslüman gençler olarak mutlak suretle okullarımızda okurken ve geleceğe dair hazırlıklar yaparken manevi olarak da geleceğe hazırlık yapmak mecburiyetindeyiz. Dünyanın her yerinde baskı ve zulüm gören Müslüman kardeşlerimizden sorumlu olduğumuzu asla hatırımızdan çıkarmamalıyız. Geleceğimiz adına malî planlar yaparken bu planların içerisine ümmet-i muhammedin menfaatlerini de yerleştirmek mecburiyetindeyiz.

Bu sebepten dolayıdır ki kurtuluşu maddeci dünyanın zincirleme makam tamlamalarında değil, ebedi saadette aramalı ve kendimizi sonsuza dek kalacağımız ahiret yurduna hazırlamalıyız.

Vesselam…

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Bürokraside gençlerin yeri 28 Ağustos 2018 | 2.457 Okunma Açlık tokluk değil; varlık, yokluk meselesi 14 Ağustos 2018 | 4.589 Okunma Göze göz, Dişe diş! 07 Ağustos 2018 | 4.620 Okunma Önceliğimiz üretim 31 Temmuz 2018 | 2.384 Okunma Cemaat Tarikat ayrımı 24 Temmuz 2018 | 266 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar