Orta gelir tuzağı ve özel sektör

Türkiye Cumhuriyeti, kurululuşundan bu yana özel sektör ağırlıklı iktisat politikaları izledi. Bu politikalar, Türkiye’yi düşük gelirden orta gelire yükseltti. Ancak, orta gelir tuzağına en az üç defa...

Türkiye Cumhuriyeti, kurululuşundan bu yana özel sektör ağırlıklı iktisat politikaları izledi. Bu politikalar, Türkiye’yi düşük gelirden orta gelire yükseltti. Ancak, orta gelir tuzağına en az üç defa düşmesine de engel olamadı. Türkiye şu anda da orta gelir tuzağında. Kişi başına gelir 10 bin dolar seviyesine takılmış durumda. Bu önceki dönemlere göre çok yüksek bir gelir. Ancak Türkiye’yi “kesmez.” Türkiye’nin bu tuzaktan kurtulması ekonomi paradigmasında ve politikalarında önemli değişiklikler yapmasına bağlıdır.

Atatürk özel sektörün ekonomide lider olmasından yanaydı. Devletçiliğe meyletmesinin sebebi, o dönemde kalkınma için çok önemli olduğunu düşündüğü sanayi yatırımlarını gerçekleştirecek özel sektörü (sermaye ve sınai müteşebbis) bulamamasıydı. Bu anlayışla yapılan Birinci Sanayi Planı başarılı oldu. Devlet eliyle 20’ni üzerinde fabrika kuruldu. O zamanlar için önemli bir rakamdı. İkinci Sanayi Planı da hazırlandı; ancak savaş ortamının da etkisiyle uygulamaya konulmadı. Savaş sonrasında, 1940’larda Şevket Süreyya Aydemir, Vedat Nedim Tör, Yakup Kadri Karaosmanoğlu gibi isimlerin liderliğindeki kadro hareketi de güçlü bir sanayi planı hazırladı. Ancak zamanın hükümeti buna itibar etmedi. Amerika Birleşik Devletleri de bu tür sanayileşme programlarına ve Türkiye’nin sanayileşmesine karşıydı. Marshall yardımlarıyla Türkiye’ye yerli üretilecek sanayi ürünleri yerine ABD’den ucuza sanayi ürünleri teklif edildi.

Menderes döneminde devletçilikten liberalliğe geçildi. Yine de bu dönemde giderek artan özel sektör yatırımlarıyla birlikte Sümerbank gibi kuruluşların yatırımları yapılmaya devam etti. 1960’lardaki 'Planlı Dönem'de ithal ikamesine dayalı sektörel sanayi yatırımları hem devlet hem de özel sektör tarafından yapılmaya devam etti. 1970’lerde Erbakan döneminde yarıiletkenlerden takım tezgahlarına ve uçaklara kadar devlet eliyle sanayi yatırımları yapıldı.

Bunlardan TUSAŞ, TEMSAN, TAKSAN, GERKONSAN gibileri bugünlere geldi. Ancak Planlı Dönem’deki yatırımlarda ihracat teşvikleri yeterli değildi. İhracat olmayınca enerji dahil ithal bağımlılığı 1970’lerin sonunda Türkiye’yi ”70 cente muhtaç hale” getirdi.

1980’ler Türkiye’de liberalizmin ve dışa açılmanın geri dönüşüne şahit oldu. Bu dönemin başlarında 1980 öncesi yatırımların elverişli kur ve ihracat destekleriyle ihracata yönlendirilmesiyle ihracat kısa sürede dört katına çıktı. Devlet altyapıya yönelerek sanayi yatırımlarını durdururken özel sektör sanayi yatırımları arttı. Ancak dış ticaret dengesi (ve bütçe açığı) kötüleşmeye devam etti. 2000’li yıllardan sonra da ihracat dört katına yükseldi ancak sonrasında hala devam eden ihracatta uzun bir durgunluk sürecine girdik.

Bu süreçte kişi başına gelir yükseldi ancak orta gelir seviyesinde takılıp kaldık;ihracatta olduğu gibi. Neden? Cevabı basit:

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Yerli danışmanlık sektörü dışlamamalı 01 Ekim 2018 | 283 Okunma Türkiye ve Arjantin: İki ülkenin hikayesi 10 Eylül 2018 | 361 Okunma Chief Sustainability Officer 06 Ağustos 2018 | 165 Okunma Yeni sistemde yeni ekonomi yönetimi yapısı 02 Temmuz 2018 | 209 Okunma Kur hareketleri, bütçe ve dış ticaret gelişmeleri 11 Haziran 2018 | 355 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar