Kavala’nın günahı

Bu söylemde Kavala’ya bu kesimce atfedilen bir “zararsız deli” kibri de saklıydı. Ne de olsa Kavala, bu kesimin karşı olduğu çoğu şeye karşıydı: Yerleşik düzenin katı sistemine, militarizme...

Bu söylemde Kavala’ya bu kesimce atfedilen bir “zararsız deli” kibri de saklıydı. Ne de olsa Kavala, bu kesimin karşı olduğu çoğu şeye karşıydı: Yerleşik düzenin katı sistemine, militarizme, Kemalizme karşıydı. Kürt sorununda siyasi çözümde ısrarlı olması ve kişi hak ve hürriyetlerini dile getirmesi bazen can sıksa solcular arasından çıkan bu ses zararsız ve hatta zaman zaman yararlı bulunuyordu.

AK Parti’nin 2002 ‘de iktidara gelişinden sonra Kavala’nın yakın zamana dek (o zaman başbakan, şimdi) Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AK Parti ile büyük bir sorunu da olduğu söylenemez. Zaten ana akım medyadaki eski solcu, sonra liberal bazı etkili kalemleri de aynı çizgideydi.

Kavala’nın yerleşik düzene karşıtlığı, askerin siyasete müdahalesi ve Kemalizme karşı sınırlarda kaldığı müddetçe Erdoğan ve AK Parti açısından da sorun pek sorun yoktu. Hatta Kavala’nın, Ergenekon ve Balyoz gibi davalara olumlu bakışı sempatiyle karşılanıyor, örneğin George Soros’un önayak olduğu Açık Toplum ile ABD ve Avrupa’da Türkiye’yle yakından ilgilenen bazı isimlerle iddia edilen ilişkileri şimdiki gibi sorun olmuyordu. O davalar şimdi olduğu üzere, devlet içindeki Fethullahçı gizli örgütlenmenin AK Parti’yi devirme planı değil, yolunu açma desteği sayılıyordu; Gülen 2002-2012 arası Erdoğan ve AK Parti’nin yakın destekçisi görülüyordu.

İşler 2013 Haziran’ındaki Gezi protestolarıyla değişmeye başladı. Kavala Gezi’de protestoculardan yana, hükümetin uygulamalarına karşı bir tutum aldı. Aslında bunu yaparken Kavala değişmiş değildi, zaten hep yapageldiği bir işi yapıyor, kendi bakışına göre devlet yetkisinin kötü ve aşırı kullanımına karşı duruyordu. Ancak artık o hep karşı olduğu yerleşik düzenin kontrolünde artık AK Parti vardı, roller değişmeye başlamıştı.

Erdoğan ve AK Parti gözündeyse, Gezi eylemlerinin arkasında kökü dışarıda, özellikle Avrupa’dan yönlendirilen, iktidarı devirme amaçlı solcu, anarşist bir kalkışma vardı. Yine de o aşamada Gezi’nin arkasında Fethullahçıların bulunduğundan söz edilmiyordu ama kökü Avrupa’da liberallerle ara açılmaya başlamıştı; Kavala adı geçtiğinde kaşlar çatılmaya ilk o zaman başlandı.

Ne zaman ki 17-25 Aralık 2013 yolsuzluk soruşturmalarının altından Cemaatçi, Fethullahçı olarak bilinen polis, savcı ve hâkimler çıkmaya başladı o zaman dengeler tamamen değişti. Fethullahçıların başrolde olduğu 15 Temmuz 2016 askeri darbe girişiminden sonraysa Cumhurbaşkanı Erdoğan Gezi protestoları, MİT kamyonlarının durdurulması, ABD’nin IŞİD’e karşı PKK’nın Suriye koluyla işbirliği yapması ve askeri darbe girişimini, kendisini devirip Türkiye’yi bölmek isteyen aynı büyük planın parçası olduğu söylemine geçti.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
ABD’yle ilişkilerde rüzgâr değişiyor: en muhtemel senaryo 19 Mart 2021 | 401 Okunma Mısır virajı ve “Ne diyorsam o” siyasetinin sonu 17 Mart 2021 | 922 Okunma MHP’nin “Fosforlu” kampanyası yeni Anayasayı yatırdı gibi 12 Mart 2021 | 1.590 Okunma Akşener’in Fosforlu Cevriye çıkışı putları kıran türden 11 Mart 2021 | 1.081 Okunma Papa Fransis’in Irak ziyareti, Türkiye ve İran 10 Mart 2021 | 282 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar