Heyula

"Avrupa'da bir heyûla dolanıyor – komünizm heyûlası." "Komünist Manifesto"nun açılış cümlesi olan bu cümle materyalist inanç dünyasında bütün zamanların en meşhur cümlesidir....

"Avrupa'da bir heyûla dolanıyor – komünizm heyûlası."

"Komünist Manifesto"nun açılış cümlesi olan bu cümle materyalist inanç dünyasında bütün zamanların en meşhur cümlesidir. "Ürpertici" bir başlangıç olarak addedilir; Tanıl Bora'nın aktardığına göre Umberto Eco onu, "Beethoven'in beşinci senfonisini başlatan bir timpani gümbürtüsüne" benzetir.

Bundan tam tamına 170 sene önce kuruldu bu cümle.

O günden bugüne geçen süre zarfında “gotik” edebiyata ilham kaynağı oldu, tiyatro oldu, şarkı oldu bestelendi, üzerine cilt cilt kitap yazıldı; o cümlenin ruhundan hareketle devrimler oldu, o devrimler miadını doldurdu, yerine yeni devrimler oldu, milyonlarca insan öldü, kan döküldü, şehirler yıkıldı, büyük felaketler yaşandı dünyada ama “yaşlı Avrupa”nın ihtiyaç duyduğu “heyula” hiç çıkmadı hayatlarından; ta ki “heyula”nın sembolü olan ve kalbinin tam ortasına örülmüş olan Berlin Duvarı’nın yıkılışına bütün insanlık şahit olana kadar.

* * * 

Sakallı Marks ile ve şık arkadaşı Engels manifestoda, belki de “bilmeden” düşmanlarına bir “tüyo” verdiler. Onlara göre “Tarih sınıflar arası mücadelenin ürünü”ydü. “Burjuvazi, mezar kazıcısı proletaryayı beraberinde getiriyor”du. “Proleterlerin zincirlerinden başka kaybedecekleri şeyleri yok”tu. O halde “dünyanın bütün işçileri birleşirlerse”; ya ABD’de, ya İngiltere’de veya Fransa’da bugün yarın “komünist devrimin” eli kulağındaydı.

* * *

Burjuvalar akıllıdır, bütün bunları okuyunca kafalarına “dank” etti. “Kendi mezar kazıcıları” bir punduna getirip “devrim” yapmasınlar diye onların hayat koşullarını hızla düzeltmeye başladılar.

Bir süre sonra proleterlerin “zincirlerinden başka kaybedecekleri” bir sürü şeyi oldu.

Bu yüzden de “devrim” hiç kimsenin hesaba katmadığı, “mistisizmin” batağında debelenen, “bir hiç uğruna” insanların düelloda birbirini öldürdüğü “mujikler” ülkesinde, Rusya’da patlak verdi.

Bu “devrim” aynı zamanda Birinci Cihan Harbi’nin de sonunu getirdi.

O andan itibaren Avrupa için gezgin “heyula” korkusu katmerleşti.

Kara Avrupası’nda “sosyalizm” rüzgarı fırtına gibi esmeye başladı entelektüel mahfillerde. Misal Walter Benjamin, Bertolt Brecht, Adorno gibi müthiş adamlar, Rosa Lüksemburg gibi müthiş kadınlar çıktı ortaya. Almanya’da, Fransa’da, İtalya’da yeni bir edebiyat, yeni bir sinema, yeni bir tiyatro, yeni bir resim anlayışı, yeni bir müzik, yeni bir sosyoloji gelip gündeme oturdu.

“Komünizm heyulası” kırk başlı, kırk kuyruklu, çatal dili zehirli, ağzından lavlar fışkıran bir canavar olup Avrupa’nın iman tahtasına çöktü.

Ruslar acımasız Stalin önderliğinde “komünizm atına” atladı, süngülerin ucuna geçirdikleri Lenin’in “Emperyalizm” kitabının sayfalarıyla Avrupa’nın kapılarını zorlamaya başladı.

Kurdukları uygarlık yok olma tehlikesiyle karşı karşıyaydı.

Uygarlıklarını “komünizm heyulası”ndan korumak için her yol mubahtı.

* * *

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Cemaziyelevvelini bilmek! 28 Mayıs 2023 | 801 Okunma Nuri Sesigüzel'in türkü söylediği yıllardı! 24 Mayıs 2023 | 577 Okunma Çehov ile Yakup Kadri ne yapmak istedi? 21 Mayıs 2023 | 828 Okunma Yaşadığım yere bahar yeni geldi! 17 Mayıs 2023 | 599 Okunma "Akıl Defteri"ne düşen hatıralar 14 Mayıs 2023 | 352 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar