Yaralı çakallarla dans

Suriye'de DEAŞ ve PKKYPG'nin kurduğu terör bölgelerinin arasına bir kama gibi saplanıp birleşmelerini engelleyen Türkiye, çakalı yaralı bırakmamaya kararlı.Ankara, El Bab'ın ardından, DEAŞ ve PKKYPG'yi geriletip bir...

Suriye'de DEAŞ ve PKKYPG'nin kurduğu terör bölgelerinin arasına bir kama gibi saplanıp birleşmelerini engelleyen Türkiye, çakalı yaralı bırakmamaya kararlı.
Ankara, El Bab'ın ardından, DEAŞ ve PKKYPG'yi geriletip bir alanda hapsetmek için şimdi de Münbiç'i hedefliyor.
Ancak bilindiği üzere, bahsettiğimiz yer boş bir arazi değil.
Yo, terör örgütlerinin direnişinden bahsetmiyorum.
Çünkü görüldüğü üzere, arkalarına bakmadan kaçıyorlar.
TSK karşısında hepsi kâğıttan kaplan.
İçinde ciddi sallantılar yaşayan İran da teferruat.
Ancak bölgede söz sahibi olan ABD ve Rusya dengesini önemsememek hamaset olur...
Önce nasıl bir bölgede at oynattığımızı anlamak için resmi net bir şekilde çizelim.
Toprakları DEAŞ, PKKPYD ve onlarca grup arasında bölüştürülmüş Suriye'den bahsediyoruz. Taşeron terör örgütlerinin yanı sıra sahada devletler de var.
Bu coğrafyanın hava sahası Rusya tarafından kontrol altında tutuluyor. Yani Suriye topraklarına burnunu uzatacak her uçak düşürülebilir!
Yani sıkılan kurşunun dünya savaşının fitilini ateşleyecek bir tarafa isabet etmemesi, gerçek hedefi vurması büyük şans!
İşte bu yüzden Türkiye'ye lazım olan askeri güçten daha ziyade, strateji, taktik, diplomasi yani akıl ve soğukkanlılık.
Zaman zaman masada ve dünya kamuoyunda eli yükseltmek için sertleşmek, kararlılık açıklamaları yapmak gerekiyor.
Bazen de ezilmeden imkânları, dengeleri ve bunların zorunlu kıldığı hamleleri komplekse kapılmadan çıplak şekilde ifade etmek...
Önyargılarını kenara bırakan herkesin gördüğü üzere bu politikanın mimarı Cumhurbaşkanı Erdoğan bu perspektifi en ideal şekilde yürütüyor.
Kıbrıs harekâtının ardından, üstelik de darbe girişimden hemen sonra Türkiye'nin kendisine yönelik tehditleri kesmek için sınır ötesine çıkması ve bunca zamandır girdiği yerde kalabilmesi de bunun kanıtı.
Dolaysıyla anlatılan bizim hikâyemiz, Türkiye'nin geleceğinin öyküsü; Erdoğan'ın, hükümetin, şu grubun, bu siyasi akımın bir icraatını konuşmuyoruz.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Vay be tuvalet kâğıdı bile var! 17 Nisan 2024 | 1.595 Okunma İran sineması 15 Nisan 2024 | 1.005 Okunma CHP’ye kazandıran medya da bu mu? 14 Nisan 2024 | 579 Okunma CHP kazanmayı öğrendi mi? 13 Nisan 2024 | 637 Okunma Meydanları doldurmazsan doldururlar 12 Nisan 2024 | 755 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar