Evet, güç tek elde olmamalıdır

MİLLİ Savunma Bakanı Fikri Işık, Hürriyet'ten Deniz Zeyrek'e, Silahlı Kuvvetler'de yapılan düzenlemelerin gerekçesini anlatırken şunu söyledi:“Özellikle Batı (Batılı demokratik ülkeler kastediliyor)...


MİLLİ Savunma Bakanı Fikri Işık, Hürriyet'ten Deniz Zeyrek'e, Silahlı Kuvvetler'de yapılan düzenlemelerin gerekçesini anlatırken şunu söyledi:
“Özellikle Batı (Batılı demokratik ülkeler kastediliyor) gücün tek merkezde toplanmasının ne kadar büyük sakıncalar doğurduğunu tespit etmiş ve demokrasilerde yaşana yaşana en son gelinen nokta gücün dengelenmesi olmuş.”

Bakan Işık, doğru bir şey söylüyor.

Ama gücün tek elde toplanmasının yaratacağı sıkıntılar sadece askerlik ile ilgili bir durum değil.

Batılı demokrasilerin “yaşaya yaşaya geldikleri son nokta”, her türlü gücün tek elde toplanmasını önleyecek denge ve fren mekanizmalarını yaratmış olmasıdır.

Yasama, yürütme ve yargıyı birbirinden kesin çizgilerle ayırmış, bu güçlerden birinin diğerine üstünlük kurmasının önüne geçecek mekanizmaları kurmuşlardır.

Türkiye’de iktidar partisinin bugüne kadar izlediği siyaset ise bunun tam tersiydi.

“Türk tipi başkanlık sistemi” diyerek çıktıkları yol, gücün tek bir elde toplanmasına neden olacak sonuçlar yaratacaktı.

Bugün de hâlâ ondan vazgeçmiş gibi görünmüyorlar.

Açık bir tek adam yönetimi hevesi için, eylem ve işlemlerinden sorumlu tutulamayacak Cumhurbaşkanı’na Genelkurmay ve MİT gibi kurumları bağlamak istiyorlar.

Öte yandan yargı bağımsızlığı yok edilmiş, yasama organı denetim yapamayan, sadece parmak kaldırıp indiren bir kuruma dönüşmüş durumda.

Bakan Işık, gücün tek elde toplanmasının doğuracağı sakıncaları bir de bu açıdan düşünmeli.

Türkiye’nin sorunu hâlâ demokrasisinin tam olarak gelişememiş olmasındadır ve bu az gelişmişlikte güçler ayrılığının ortadan kaldırılmasının da rolü olduğunu unutmamalıdır.

Bir darbe girişimi önlenmiş ve Türkiye büyük bir badire atlatmışken, bu sorunumuzu nasıl çözeceğimize de yoğunlaşmamız gerekiyor.

ÖZRÜN ANLAM KAZANMASI İÇİN

CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, önceki gün Allah’ın ve milletin affını istedikten sonra dün de FETÖ konusunda hata yaptığını söyledi ve halktan özür diledi.

Erdoğan gibi her şeyi en iyi kendisinin bildiğine ve yaptığına inanan, en küçük eleştiriyi bile hakaret olarak algılayan bir politikacının, halkın önüne çıkıp açıkça özür dilemesi kolay bir iş değil.

Bunun da ötesinde zaten Türkiye’de özür dilemek, “suçu üstlenmek” gibi anlaşıldığı için, yetkili makamlardakiler ne hata yaparlarsa yapsınlar özür dilemezler.

Onun için Erdoğan’ın bu özrünün samimi olduğunu düşünüyorum.

Ama şunu söylemeliyim ki bu yetmez.

Aynı hatayı bir daha yapmayacağının güvencesini de almamız lazım ki dilenen özrün bir anlamı olsun.

Cumhurbaşkanı, Fetullahçılara kanmasının nedenini onların da “Allah” diyor olmalarıyla açıklıyor.

Demek ki bundan sonra her “Allah” diyene inanmayacak.

Mesela imam hatipten mezun olmanın bir işi yapmak için tek başına yeterli referans olamayacağını bilecek.

Denetlenemeyen bir gücü kullanıyor olmasının yarattığı sakıncaları görmüş olacak.

Şeffaf ve hesap verebilir bir yönetim anlayışına yönelecek.

Eleştirildiği zaman bundan hemen bir “düşmanlık” çıkarmayacak.

Mesela geçmişte bizlerin bu tür eleştirilerini düşmanlık olarak göreceğine ne anlatmaya çalıştığımızı anlamaya gayret etseydi, biraz kulak verseydi, Fetullahçı çete böylesine güçlenebilir miydi?

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Birisini kendinize kaç günde âşık edebilirsiniz? 16 Eylül 2018 | 2.496 Okunma Aşk olmaz ise Mualla! 09 Eylül 2018 | 2.242 Okunma Bodrum Belediye Başkanı’ndan gürültü sorununa büyük çözüm Eve gitme tarihlerine sınırlama! 02 Eylül 2018 | 2.163 Okunma Evlilik hesaba kitaba gelir mi? 26 Ağustos 2018 | 4.239 Okunma Üst aklın hıyanet merkezine girdim! 19 Ağustos 2018 | 507 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar