Yusuf Abimizi yolcu ettik
80’lerde uzaktan tanıdım Yusuf Özaslan’ı. “Çakıltaşları Demosthene’ler İçindir” kitabıyla. Uzaktan, görmeden sevdiğim biriydi. Tanışmamız daha sonradır. Sakallarına ak düşmemişti henüz. Şair yazar milletini yakından tanımanın iyi olmadığı, çoğunlukla hayal kırıklığına uğrandığı rivayet edilir. Yusuf Abi öyle değildi, tanıyınca daha çok sevilen, hayranlık duyulan esaslı adamlardandı. O kitaptan söz açınca, bir tren yolculuğunda yazdığını söylemişti. İstanbul’dan Ankara’ya giderken. * Erenler, İlesam,
80’lerde uzaktan tanıdım Yusuf Özaslan’ı. “Çakıltaşları Demosthene’ler İçindir” kitabıyla. Uzaktan, görmeden sevdiğim biriydi. Tanışmamız daha sonradır. Sakallarına ak düşmemişti henüz.
Şair yazar milletini yakından tanımanın iyi olmadığı, çoğunlukla hayal kırıklığına uğrandığı rivayet edilir.
Yusuf Abi öyle değildi, tanıyınca daha çok sevilen, hayranlık duyulan esaslı adamlardandı.
O kitaptan söz açınca, bir tren yolculuğunda yazdığını söylemişti. İstanbul’dan Ankara’ya giderken.
*
Erenler, İlesam, Türk Ocağı, Kızlarağası Medresesi, Süleymaniye ve Çamlıca’da toplanan Rindan grubunda hepimizin Yusuf Abisiydi.
Rindan ehlinin bir numarasıydı. Ahmet Uysal’ın “Ben de Çay Parası Ödüyorum/İstanbul’da Bir Kahvehane Geleneği” isimli çalışmasını delil olarak göstermek mümkündür.
Geçmiş yıllarda neredeyse her gün görüşürdük. Sonradan seyrekleşti. Haftalık toplantılara seyrek katılır olmuştu bencileyin.
*
İngilizceyi ilerletmeye karar vermişti. Ama daha önce Latince öğrenmek istedi. Sabırla, kararlılıkla yıllarca çalıştı.
Kahvede kalabalık içinde çantasını dizlerinin üstüne koyar, defterini kitabını kalemlerini çıkarır çalışırdı. Heybetli sakalını büyük ihtimal farkında olmaksızın sıvazlardı.
*
Büyük küçük herkese abi diye hitap ederdi. Bir gün ‘Çorlulu’ civarında karşılaştık. “Gel abi” dedi “bir yeri fena çarptım, beraber bir yemek yiyelim.” Çemberlitaş’ta meydana bakan bir lokantanın ikinci katında oturduk. Anladım ki yazdıklarından birinin telifini almış.
Aynı sahne birkaç defa yaşandı. Sonrakilerde Sultanahmet’teki Karadeniz Pidecisine gitmiştik.
*
Heybetli yapısına ve gür sesine rağmen öyle zarif biriydi ki muhatabını incitmemeye gayret ederdi.
Birine nasihat ederken, o kişi, Yusuf Abinin ona bir şey danıştığını zannederdi çoğu zaman. Böylesi inceliğe rastlamak, takdir edilmelidir ki pek de kolay değildir.
Evvel giden ahbaba karlı bir kış günü kavuştu. Merkez Efendi’de sevenleri buluştu. Lapa lapa yağan kar altında Kozlu’ya emanet edildi.
Ali Uğur, Hilmi Oflaz, Nusret Özcan, Erol Olçok, Hüsamettin Arslan, Mehmet Niyazi, Osman Akkuşak, Âdem Yakar, Mevlana İdris ve daha nice Rindan ehline kavuştu.
Hepimiz onu kaybetmenin hüznü içindeydik ama sanıyorum ki Bayram Çiçek, Alper Kanca, Şâdi Çarsancaklı, Coşkun Çokyiğit ve gözlerini nemli gördüğüm Ekrem Ayyıldız en çok üzülenlerdi.
*
Arkadaşları, kardeşleri sevgili Yusuf Abi için gönüllerinden geçeni yazdılar, söylediler. Daha pek çok güzel sözle anılacaktır. Önemli bulduğum samimi cümlelerden birkaçını burada zikretmek isterim.
“Derununda 70’li yıllardan kalma acılar saklıydı. Kimi zaman sönmüş görünen bir yanardağ gibi içten içe fokurdadığını hissederdim. O zaman susardı, içine kapanır ve o alevleri bastırmak için çabalardı. Sohbet arasında tası tarağı toplayıp eyvallah çekmeleri muhtemel bundandı…”
Coşkun Çokyiğit
*
“Hayatı kendi seçtiği şekilde yaşadı ve gitti. Şiir boyutunda… Tomanbay soyuna özgü asalet ve müdanasızlıkla… Uğurlar olsun. Selam olsun. Rahmet olsun. Bir Fatiha lütfedin. Bu dünyadan bir ‘adam’ geçti.”
Şâdi Çarsancaklı
*
“Sessiz çalışan ama velut ve gayretli kalem erbabıydı. Üretir ama bunları göstermez, anlatmazdı. Bu yönüyle diyebilirim ki en mahviyetkâr, mütevazı sanatkârlardandı. Yaşayışıyla, duruşuyla, konuşmasıyla örnek alınması gereken abide şahsiyetlerimizdendi. Çelebi adamdı ve derviş edalıydı.”
Mehmet Nuri Yardım