Nekbe 1948

Son iki yılda eserleriyle öne çıkan kıymetli yazar Nurettin Taşkesen, yakın tarihimizi aydınlatmaya devam ediyor. Yılların birikimini süzülmüş akıcı  üslubuyla seçkin eserler hâlinde...

Son iki yılda eserleriyle öne çıkan kıymetli yazar Nurettin Taşkesen, yakın tarihimizi aydınlatmaya devam ediyor. Yılların birikimini süzülmüş akıcı  üslubuyla seçkin eserler hâlinde okuyucularına ulaştıran Taşkesen, bilhassa bulunduğumuz asır içinde İslam coğrafyasında vuku bulan savaşları çarpıcı bakış açısıyla kaleme alıp geleceğe bırakıyor. Mihrabad Yayınları arasında daha önce çıkan Esaret 1916, Yüzyıllık Hasret Kudüs 1917 ve Osmanlı Coğrafyasında İstihbarat Teşkilatları isimli eserleri ilgi gördü. Yazarımız şimdi de 70 Yıllık Filistin Dramı Nekbe 1948 belge romanıyla okuyucuyu selamlıyor. 

Bir kaç günden beri bazı yakın dostlarıma ‘Nekbe’nin anlamını soruyorum, bilmiyorlar. Haklılar, zira duymamışlar. Nekbe, acıdır, yıkımdır, kahırdır, ayrılıktır, hasrettir ve insanî bir dramdır. 15 Mayıs 1948’den sonra Siyonist İsraillilerce gerçekleştirilen katliam, baskı ve sürgünler sonucunda 750 bin Filistinli kendi topraklarından, evlerinden, köylerinden cebren uzaklaştırıldı, mülteci durumuna düşürüldüler. Dünyanın gözü önünde gerçekleşen bu zulüm gününe Filistinliler ‘büyük felaket’ anlamında ‘Nekbe’ diyorlar. Bu yıl Nekbe’nin 70. Yıldönümü. 14 Mayıs 1948 tarihinde İngiltere’nin desteğiyle Telaviv’de kurulan/kurdurulan İsrail, Filistinlerin ve insanlığın felaketi olmuştur. O topraklarda Siyonistler her gün zulüm yaptı, Müslüman kanı döktü. O kara günde tam 750 bin Filistinli yollara düştü. Kendilerini ‘seçkin insanlar’, Filistin’i ise ‘vaad edilmiş toprak’ olarak gören başbelası devletçik, hayasızca, ahlaksızca, küstahça ve utanmadan ‘etnik temizlik’ yapmaya devam ediyor.

Bir büyük kervan düşünün ki çoluk çocuk yollara düşmüş. Kendi özlerinden, evlerinden koparılmış, kahır, çile ve ızdırapla meçhule doğru yürüyorlar. Karınları aç, ayakları çıplak ve bitkin hâldeler. Memleketlerine el koyan kan dökücü Siyonist güruh, toprak sahiplerini pervasızca yurdundan ediyor. Romanın “15 Mayıs 1948” başlığını taşıyan bölümü şöyle başlıyor:

“Bu sene 70 yaşına girdim. Nekbe de yetmiş yaşında. O benim ikiz kardeşim. Ben Kudüslüyüm. 1948’in 15 Mayıs günü Kudüs’ten ayrılırken doğmuşum. Köyümüzü, toprağımızı, evimizi terk ettiğimiz gün. Babam rahmetli İmad Haşim bana İbrahim ismini vermiş. İkizime ise Filistinliler Nekbe demişler. Nekbe... Büyük Felaket... Tam 750 bin Filistinli vatanını, toprağıını, evlerini, köylerini, hatta mezarlarını terk etmişti o gün. Ruhunu, benliğini, hürriyetini ve geleceğini geride bırakarak meçhul bir yolculuğa ilk adımı atmışlardı.

Ah Kudüs! Doğduğum şehir!  Doğduğum ama göremediğim şehir! Doğduğum ama büyüyemediğim şehir! Çocukluğumu yaşayamadım şehir! Bu yüzden kendimi hâlâ çocuk gibi hissediyorum. Senden kalan tek hatıra, rahmetli babamın canı kadar sevdiği ve sakladığı evimizin anahtarı. Şimdi bende. Ben ölünce oğlum Eymen’e, o ölürse torunum Selahaddin’e kalacak. Yüzyıllar da geçse, bir gün mutlaka eve döneceğiz. Torunumun torunu da olsa, o anahtarla evimizin kapısını açacak inşallah. Her ailenin en kıymetli varlığıdır bu anahtarlar. En kıymetli mirası. Bu anahtarlar aslında Kudüs’ün ve Filistin’in anahtarı. Hayır, hayır, bu anahtarlar Filistin’in tapusu... Nekbe, büyük felaket, 15 Mayıs 1948...”

Yazarımızın, “Filistinlilerin 70 yıldır sakladıkları anahtarlarıyla bir gün evlerinin kapılarını açmalarını Allah’tan niyaz ediyorum.” duasına “amin” diyoruz. Şu satırların tahakkuk edeceğine inancımız ise tamdır: “ABD, Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıyarak kendini tam da Siyonizm cehenneminin ortasına atıyor. Yakın zamanda bin pişman olacak ama ne kendini, ne de meftunu olduğu İsrail’i kurtaramayacak. Çünkü artık İslam’ın Çağı başlıyor! Müslümanlar birleşiyor! Türkiye yüzyıldır unutturulmaya çalışılan misyonunu hatırlıyor! İslam ülkeleri şuurlanıyor! Uyuyan dev uyanıyor1 Ne yapsanız boşuna, Allah nurunu tamamlıyor! Nekbe sona eriyor!”

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sanat Her Derde Devadır 02 Eylül 2018 | 3.534 Okunma M. Zeki Akdağ 01 Eylül 2018 | 167 Okunma Sevinç Çokum 29 Ağustos 2018 | 3.568 Okunma Anadolu’daki ilk büyük destanımız 26 Ağustos 2018 | 5.707 Okunma Haldun Taner 25 Ağustos 2018 | 198 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar