İki Çınar

Önceki akşam Üstün İnanç’ın Makedonya Gamzesi romanından Şehir Tiyatroları’nın sahneye taşıdığı aynı isimdeki eseri seyrettik. Mükemmel bir oyun çıkarılmış romandan....

Önceki akşam Üstün İnanç’ın Makedonya Gamzesi romanından Şehir Tiyatroları’nın sahneye taşıdığı aynı isimdeki eseri seyrettik. Mükemmel bir oyun çıkarılmış romandan. Roman âdeta şiirleştirilmiş. Eser, dakikalarca alkışlandı. Övgü dolu sözler aldı. Esere emek veren -başta yönetmen Tarık Şerbetçioğlu ve oyuncular olmak üzere- herkese teşekkür ediyorum. Şehir Tiyatroları büyük bir başarı ile “Yerlilik asalettir” sloganını hayata geçirmeye devam ediyor. İnşallah daha birçok yazarımızın eserini sahnelerde seyretme imkânı buluruz. Galaya İstanbul’un kültür sanat dünyasından pek çok kişi katılmıştı. Bunlardan biri vardı ki Üstün İnanç büyüğümüzün en yakın ve kadîm dostuydu: Gürbüz Azak. İki dev çınar aşkla şevkle yazmaya devam ediyorlar. Türkçeyi en iyi kullanan bu iki yazarımız arasındaki dostluk da görülmeye değer. Müşterekleri çok. Son olarak iki yazarımızın da eserleri Mihrabad Yayınları’ndan çıkmaya başladı. Dolayısıyla daha sık görüşüyorlar. Allah dostluklarını daim, ömürlerini sağlıklı ve bereketli eylesin.

Üstün İnanç’ın daha önce Yalnız Değilsiniz, Ayıp Uşakları, Bir Kimlik Lütfen, Makedonya Gamzesi, Yağmur Kanla Başladı isimli romanları yayımlanmıştı. Şimdi de Yazıklar Çıkmazı günışığına çıktı. Böylece yazarımızın altı romanı okuyucuların istifadesine yeniden sunulmuş bulunuyor. Aslında bu eserleri bir bütün olarak okumak gerekiyor. Zira yakın tarihimizin daha aydınlık olmasını sağlayan romanlardır. Bir roman olmanın ötesinde her biri aynı zamanda birer fikir kitabıdır. Yazıklar Çıkmazı da bu nehir romanların âdeta son halkasıdır.

Yaşadığı dönemin sosyal, kültürel ve siyasi hayatını hafızasında yaşatan ve bunları geliştirip kaleme döken değerli romancımız, Yazıklar Çıkmazı’nda 1940’lı yıllarda başlayan ve 1960’lı yılların sonuna kadar devam eden baskı döneminden bir kesit sunuyor. İnandığı ve inandığını yaşadığı için zulüm altında tutulan, horlanan ve dışlanan halkımızın değerlerine sahip çıkışının hikâyesidir roman. Zengin bir dile ve akıcı bir üsluba sahip olan İnanç, ağır baskılar sonucu sosyal buhranlar yaşayan toplumumuzun bu çıkmazdan kurtuluşunun çarelerini gösteriyor. Roman, yakın tarihimizdeki siyasi ve sosyal çekişmeleri anlatırken bir ailenin ve milletin, inandığı değerleri yaşamak uğruna verdiği büyük mücadelenin destansı hikâyesini de dile getiriyor. Üstün Hocamız, Yazıklar Çıkmazı’nın sunuş yazısında şöyle diyor:

Yazıklar Çıkmazı derin bir konu. Çünkü ‘İstanbulluluğu’ anlatıyor. Bize göre sanatçı, şu sorulara cevap arayan kimsedir: Neydik? Ne olmalıydık? Ne olduk? Yazıklar Çıkmazı hiç değilse bunlara cevap aramıştır. Bulmuş mudur? Evet cevâbı taşıyamayacağımız kadar ağır olur. Öyleyse şöyle diyelim: Gayret edilmiştir. Zâten her şey gayrete bağlı değil mi? Romanda Feyzâ’nın uduyla çaldığı şarkısını hatırlayalım: ‘İnler eski bir şarkı elindeki sazından,/ Ne yapsa çıkamadı acılar kıskacından…/ Ömrünü tüketse de hep böyle kalacaktı; / Kurtuluş yok, anladı yazıklar çıkmazından.’ Hep söylediğimiz bir sözü tekrarlayalım: Bizde iddia yok eser vardır. Değişmez saygılarımızla.”

Yazıklar Çıkmazı’nı, düşünmeyi seven bütün edebiyatsevere canü gönülden tavsiye ediyorum. Okurların bu nefis eseri bir solukta okuyacaklarına inanıyorum.

Bâbıâli’den Geçen Adamlar, Gürbüz Azak’ın eseri. Adından anlaşılacağı gibi bir hatırat. Hepimizin başından unutulmaz hatıralar geçiyor. Ama herkes hatıralarını güzel anlatamaz, yazamaz. Gürbüz Azak ağabeyimizin üstünlüğü ve farkı burada. Tanıdığı yüzlerce şairi, yazarı, gazeteciyi, sanatkârı çok iyi anlatıyor. Bilindiği gibi aynı zamanda çok iyi bir ressamdır. Yazılarıyla da resim yapıyor aslında. Birkaç fırça darbesiyle size bahsettiği kişinin ana karakterini, temel hususiyetlerini, çarpıcı portresini sunuyor. Bâbıâli’den Geçen Adamlar’ı yeniden büyük bir heyecanla okudum. Notlar aldım, satıraltlarını çizdim, derkenarlar yazdım. Kıymetli edibimiz, aslında bu eseriyle okuyucularına da bu alışkanlığı kazandırmak istiyor ve hâl diliyle şöyle diyor: “Yazın! Öğretmenlerinizi, dostlarınızı, komşularınızı, meslektaşlarınızı, mesai arkadaşlarınızı, sevdiklerinizi yazın, onlarla alakalı hatıralarınızı kaydedin. Gelecek nesiller bu kayıtları okusunlar, sizi de çevrenizi de daha yakından tanısınlar.”

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sanat Her Derde Devadır 02 Eylül 2018 | 3.534 Okunma M. Zeki Akdağ 01 Eylül 2018 | 167 Okunma Sevinç Çokum 29 Ağustos 2018 | 3.568 Okunma Anadolu’daki ilk büyük destanımız 26 Ağustos 2018 | 5.707 Okunma Haldun Taner 25 Ağustos 2018 | 198 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar