Suriye’de olmasını istemediğimiz şey ne olur?

Evvela belirtmeliyim: Suriye’de neyin olup olmayacağına Suriye halkı karar verir. Hangi rejimde yaşamak istiyorlarsa kendileri karar verirler. Siyasi-idari sistemlerine kendileri karar verirler. Kendilerini nasıl yöneteceklerine de kendileri karar verirler. Kendi anayasalarını yaptıklarında bütün bu soruların cevapları da ortaya çıkmış olacak. Bu süreçte kendilerine önerilerimiz olacaktır elbette. Kendimizi onlardan daha akıllı ve tecrübeli gördüğümüz için değil. Kendimizi onların patronu veya sahibi

https://w.soundcloud.com/player/?url=https%3A//api.soundcloud.com/trac

Evvela belirtmeliyim:

Suriye’de neyin olup olmayacağına Suriye halkı karar verir.

Hangi rejimde yaşamak istiyorlarsa kendileri karar verirler.

Siyasi-idari sistemlerine kendileri karar verirler.

Kendilerini nasıl yöneteceklerine de kendileri karar verirler.

Kendi anayasalarını yaptıklarında bütün bu soruların cevapları da ortaya çıkmış olacak.

Bu süreçte kendilerine önerilerimiz olacaktır elbette.

Kendimizi onlardan daha akıllı ve tecrübeli gördüğümüz için değil.

Kendimizi onların patronu veya sahibi olarak gördüğümüz için değil elbette.

Kardeşleri olarak kendilerine nasihatte bulunmaya da, kendi tekliflerimizi sunmaya da elbette hakkımız var.

Bu hak, akidemizin bize verdiği bir haktır.

Suriye sadece Suriye’den ibaret değildir.

Suriyelilerin kaderi bizim kaderimizdir.

Sevinçleri de hüzünleri de bizim sevincimiz ve hüznümüzdür.

Biz Suriye’yi komşu bir ülke olarak değil sadece, asıl kardeş ülke olarak kabul ediyoruz.

Suriyelileri de kendi kardeşlerimiz olarak görüyoruz.

Aynı akideye, aynı tarihe ve aynı kültüre mensup kardeşler topluluğuyuz biz.

O yüzden birbirimizle her anlamda dayanışma halinde olmamız ve istişareyi kendi aramızda derinleştirerek sürdürmeyi hem akidemizin bir hem de tarihdaşlığımızın bir gereği olarak olmazsa olmaz önemde görüyoruz.

***

Suriye, İran tipi İslamcı bir yönetim modeline asla sahip olmamalıdır.


İslami olmalıdır. İslam’ın hükümlerini esas almalıdır. Özellikle bu doğrultuda dini esas alan ama dinin olmazsa olmaz önemde gördüğü herkes için adalet ilkesini yeni bir devlet modeline dönüştürmelidir.

Dini bir devlet ideolojisine dönüştüren ve devlet marifetiyle dini yaşam tarzını herkese zorla dayatan totaliter ve otoriter yönetim modelinden uzak durmalıdır.

Bu bağlamda her türlü mezhepçi anlayıştan da uzak durmalıdır.

Devleti herhangi bir dini yorumun, ulusun veya mezhebin emrine veren bir anlayış ne İslamidir ne insanidir ne de adalete uygundur.

Bu anlamda İran modelinden uzak duracaklarından kuşkum yok ama biz yine de hatırlatmayı vazife bilelim.

Suriye bir Arap ülkesidir.

Kahir ekseriyetinin Arap olduğu bir ülkenin adının Arap Cumhuriyeti olması yadırganmaz ama Suriye’nin sadece Arapların ülkesi veya devletin de Arapların devleti olduğu algısını oluşturacak Fransız tipi ulusçuluk veya ulus-devlet anlayışından da tamamen uzak durmalıdır.

Zira bu tarz düşünce ve yapılanmalar da İslami akidemize tamamen aykırıdır.

Arap aidiyeti önemli ama Arap ulusçuluğuna yaslanan bir devlet modeli sadece Suriye’nin birliğini değil İslam kardeşliğini de paramparça eder.

Sünni aidiyeti önemli ama Nusayri-Alevi anlayışını kendinden bilen bir Suriyelilik bilinci de bir o kadar önemlidir.

“Biz farklılıklarımızla birlikte Suriye’yiz!” anlayışı tem teoride kabul edilen hem pratik hayatta kamil anlamda karşılık bulan bir zemine oturmalıdır.

Suriye hem toprak bütünlüğünü hem siyasi birliğini ancak bu anlayış ve pratik ekseninde muhafaza edebilir.

Baasçılık tecrübesi bu anlamda yeni Suriye’nin inşasında elbette çok önemli bir acı tecrübedir.

Ülkenin yeni Esedlere de Baas ideolojisine benzer başkaca totaliter ve otoriter ideolojik anlayışlarla yönetilmeye tahammülü yoktur.

Suriye’nin yeni lideri Ahmed eş-Şara’nın devrimden sonra yaptığı tüm açıklamalar sözünü ettiğim çerçevede yeni bir Suriye’nin inşa edilmek istendiğini göstermesi bakımından elbette umut vericidir.

Erdoğan liderliğindeki Türkiye ve özellikle Erdoğan’ın teorik zihni ve devlet tecrübesi yeni Suriye’nin inşa sürecinde çok büyük katkılar sağlayacaktır.

Umarım birileri bu anlamlı birlikteliği sabote etmek konusunda başarılı olmasın.

***

Şimdi şöyle düşünün…

Suriye’de kaskatı bir din devleti kuruldu.

Farklı düşünen herkesin yaşam tarzlarına sokaklara varıncaya kadar müdahale edildi.

Başını örtmeyen Suriyelilerin okullarda okuyamacaklarına ve kamusal alanda görev alamayacaklarına hükmedildi.

Ey laikçiler bu sizin hoşunuza gider mi?

Uzunca bir dönem laikçilik üzerinden yaptığınız bir uygulamanın tıpkısının aynısının Suriye’de yapılması karşısında eminim ki vereceğiniz ilk tepki “Bu diktatörlüktür, yaşam tarzı dayatmak demokrasiyle bağdaşmaz!” biçiminde olacaktır.

Merak etmeyin sizin bu ülkede laikçilik üzerinden yaptıklarınızı Suriye’de din adına yaparlarsa bu anlayış ve uygulamaya sizden önce biz karşı çıkarız. Tıpkı size karşı çıktığımız gibi.

Çünkü biz herkesin kendisi gibi kalarak kendisini özgürce geliştirebileceği demokratik bir cumhuriyetten yanayız.

Dini başkalarına devlet marifetiyle zorla dayatılacak bir ideoloji ve yaşam tarzı olarak kabul eden anlayışların akidemizin özüyle bağdaşmadığına inananlardanız.

Kendisi için istediğini başkası için istemeyen ve kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi başkalarına yapmak gerektiğine inanan, yani adaletten ve insaniyetten sapan anlayışların İslami akidemize uygun olmadığına inananlardanız biz.

***

Şöyle düşünün…

Suriye’deki yeni yönetim kabul ettiği yeni anayasa doğrultusunda Suriye’de bir tek ulus olduğunu ilan etse ve tüm uygulamalarını da Arap ulusçuluğu eksenine oturtsa Suriye’de yaşayan bir Türk veya Kürt olarak ne düşünürsünüz, ne hissedersiniz?

Arapça'nın dışında hiçbir dilin devlete ait okullarda öğrenimine ve öğretimine izin verilmeyeceği ilan edilse ve bu doğrultuda Türkçe'nin Türk kardeşlerimizin yaşadığı bölgelerde öğrenimine ve öğretimine izin verilmeyen bir uygulama ortaya çıksa oradaki Türk kardeşlerimiz bunu kabul eder mi? Bizim hoşumuza gider mi?

Benim asla hoşuma gitmez.

Bu tarz bir ulusçu anlayışı ve uygulamayı İslami akideme ters bulduğum için şiddetle ve hiddetle reddederim.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Kaos ve çatışma senaryosu… CHP çok tehlikeli oynuyor… 25 Mart 2025 | 524 Okunma Masumiyet karinesi, kul hakkı ve adalet… 21 Mart 2025 | 425 Okunma Bahçeli’nin ‘Türkiye çözümü: Gönüllü entegrasyon! 18 Mart 2025 | 358 Okunma Sürecin inşası, hayırlı anlaşma ve politik paranoya 14 Mart 2025 | 112 Okunma Süreç ve provokasyon… Öcalan’ın işi zor… 11 Mart 2025 | 720 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar