Kim hancı?

Mahmut bir video gönderdi. Ardından da mesaj attı. Mesajında ‘Abi, Cengiz abi ile dertleşiyoruz. Sarhoş biraz idare et. Sokakta kalıyor. Cebindeki bütün parasını çıkarttı, paran yoksa paylaşalım; ihtiyacın...

Mahmut bir video gönderdi. Ardından da mesaj attı. Mesajında ‘Abi, Cengiz abi ile dertleşiyoruz. Sarhoş biraz idare et. Sokakta kalıyor. Cebindeki bütün parasını çıkarttı, paran yoksa paylaşalım; ihtiyacın yoksa şarap alacağım’ dedi ve Mahmut ‘Çok duygulandım’ diye de ekledi. Bir müddet öyle durdum, düşündüm sarhoş o mu, yoksa biz mi? Sonra ‘Gariptir o, düşmüştür’ dedim. Belli ki garip ve düşmüş. Kim bilir Mahmut’a daha neler anlattı. Ya da Mahmut yanı başına çöktüğünde, hiç farklı bir şey hissetmeden, hiçbir detaya takılmadan ‘anlat’ demiştir. Hiçbir perde koymadan, kesmeden, bölmeden, kınamadan, yargılamadan dinlemiştir. Belki de hüzünlenip iki de ağlamışlardır. Bir yandan, videodaki adama bakıyor diğer yandan kafamın içini uğultu ile dolduran kocaman şehirlerde kaybolan hayatları düşünüyorum.

Yaşarken düşüyor insan öyle yekten, öyle birden bire. Adım attığı bütün sokaklar, yüz yüze baktığı bütün simalar tükenince düşüyor. Garip kalıyor şehrin yırtık abüs çehresi karşısında ve düşüyor. Bütün parasını yoldan geçerken yanına çöken adama hiç gözünü kırpmadan teklif edebilen işte o adam. Hep orada duruyor. Yanından geçerken görmemezlikten gelinen o sarhoş, kirli adam. Bütün o dip haliyle orada. Tahfif ederek bakılan ve iğrenti ile dudak bükülen ve geçip giderken bütün ayıpların, günahların üzerine boca edildiği o garip adam. Garip! Bu hali kim bilir tek kusurudur ve düşerken içine düşmüştür. Ama ona bakıp geçip giden bizler, gerçekten uyanık, ayık mıyız? Hangi maskemizle sokağa çıkıp insanlar arasına karışıyoruz? Hangi allık, hangi takke, hangi külah veya hangi diskur içimizin kirini pasını örter ki? Acaba kurtarmaya çalıştığımız insanlardan daha çok kurtarılmaya muhtaç mıyız? Hangi derin döngünün içinde tarifsiz ıstıraplar içindeyiz. Ya da bir ızdıraba sahip miyiz? Zamanın gergefinde çürüyüp giderken bir sızı olması lazım, bir sızı!

Dünya hızlandıkça garipler çoğalıyor. Belki de yaşayamamaktan her şey. Bu kadar kalbe ağır gelen, sekte vurduran şeyin içerisinde nasıl yaşanır ki? Kim bilir hangi dert onu o köşede bıraktı da çöktü kaldı. İnsan kalbini biraz kıpırdatınca kendini gariplerin hizasında buluyor. Kartların, barkotların, iyi gün dostu bankaların kredi kuyruklarının, evlerin, arabaların ve bir birini perdeleyen işlerin içerisinde katılaşmadan kalabilenler ile bütün bu ilmiklere dolanıp, takılıp düşenler arasında bir yer gariplerin yeri. Üç işte çalışıp uykuyu aralarına yayan Tiptida ile bir kedinin gözlerinde bir dünya bulan Nazira ya da çocuklarının ardından bir umut koşan Thin, 

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Hayata Açılan Kapı: Okumak! 25 Şubat 2018 | 261 Okunma Muhtelif Meseleler 18 Şubat 2018 | 113 Okunma Hayırlı cumalar! 11 Şubat 2018 | 166 Okunma Aynı be ya! 04 Şubat 2018 | 117 Okunma Hatıralar yürüyünce 28 Ocak 2018 | 258 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar