Veliaht Prens Selman gidici

Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın, 2 Ekim'de girdiği Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'ndan çıkamaması ve büyük ihtimalle öldürülmüş olması küresel ve bölgesel siyaseti...

Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın, 2 Ekim'de girdiği Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'ndan çıkamaması ve büyük ihtimalle öldürülmüş olması küresel ve bölgesel siyaseti derinden etkileyecek bir olay. Çünkü ne Kaşıkçı sıradan bir gazeteci ne de bu vahşeti planladığı şüphelenilen isimler, kurumlar hatta devletler sıradan. Akıl almaz kirli hesapların döndüğü sinsi bir planla karşı karşıyayız ve hiçbir şey göründüğü gibi değil.
İşin belki de en vahim tarafı burası. Arka planı inanılmaz girift, görünen yüzü ise bir o kadar aleni... Bir devlet, dünyanın gözü önünde saklanma gereği duymadan 15 kişilik bir ekip gönderip ünlü bir gazeteciyi ortadan kaldırıyor. Bu artık çok net, onlarca işaret var. Sabah gazetesi olayın duyulduğu andan itibaren, bu işaretlerin izini sürüp dünya çapında önemli haberlere imza attı.
Özel İstihbarat Müdürü Abdurrahman Şimşek ve Nazif Karaman, önce iki özel uçakla Türkiye'ye gelen 15 kişilik özel timin fotoğraflarını, giriş çıkış saatlerini, nereye gittiklerini ayrıntılı biçimde yayınladı. Sonra da çok daha özel bir haber geldi; "İşte infaz timinin başı."
Bu önemliydi çünkü haberde timi yöneten Albay Maher Abdülaziz Mutreb, Suudi Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman'ın (MBS) en yakın korumasıydı, sırdaşıydı ve nereye gitse yanında o vardı. İşte Veliaht Prens'in o sırdaşı, gazeteci Kaşıkçı operasyonunun bir numaralı ismiydi. Haber bu ikili arasındaki somut ilişkiyi ortaya çıkardı.
Bunun bir tek anlamı var; cinayetin veya operasyonun sorumlusu Veliaht Prens'ti ve artık o görevi sürdürmesi mümkün değildi. Aynı şeyi ABD'nin önemli siyasi aktörleri ve medyası da öne sürüyor ve sert tepki veriyordu. Tam da bu nedenle Başkan Trump'ın, Kaşıkçı konusunda birbirini tutmayan açıklamalar yapması, açık açık Prens'i korumaya çalışması büyük tepki alıyordu.
New York Times yazarı Nicholas Kristof, Veliaht Prens Muhammed Bin Selman'ı hedefe koyarak şöyle diyordu: "Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Cemal Kaşıkçı'nın ortaya çıkmaması halinde Kral Selman'a yeni bir veliaht prens bulmasını net bir şekilde iletmelidir. Cinayetin sonuçları olmalı."
Doğrusu ABD Dışişleri Bakanı Pompeo'nun S. Arabistan gezisinde Veliaht Prens'le görüşmesi ABD yönetimini de kirli sürecin bir parçası haline getirdi. Bu ilişkiye en sert tepkiyi de Kaşıkçı'nın yazarı olduğu ABD'nin en etkili gazetesi Washington Post verdi: "Kabul edilemez olan, Trump yönetiminin çok şımarttığı bir rejim ve yönetici için yürüttüğü diplomatik aklama operasyonudur."
Senatör Lindsey Graham ise cinayetin arkasında Veliaht Prens'in olduğunu belirtiyor ve şöyle diyordu: "O adamı (Kaşıkçı'yı) öldürttü." Benzer tepkiler AB'nin önemli merkezlerinden de geliyor. Bir anlamda Batı, dün şımarttığı Veliaht Prens'in, Lübnan Başbakanı Hariri'yi, onlarca prensi, işadamını gözaltına aldırmasına, ülkesinde ve çevresinde kirli işler yapmasına göz yummasının günahını ödüyor.
Batı'dan yükselen tepkiler, Türkiye'nin de süreci Kral Selman üzerinden yürütmesi ve somut belgeler ortaya koyması, Veliaht Prens için tehlike çanlarının çalacağı ve o görevde kalamayacağı anlamına geliyor. Henüz taşlar yerine oturmasa da bu zor bir olasılık değil çünkü dünya artık eski dünya değil.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
İmamoğlu, Alevilere meydan okudu: Size ihtiyacım yok 29 Mart 2024 | 6 Okunma Para kuleleri, villalar ve siyasi çürüme 28 Mart 2024 | 624 Okunma “Ben Murat Kurum’u tatilde tanımadım” 26 Mart 2024 | 467 Okunma Bir mitingden daha fazlası 25 Mart 2024 | 848 Okunma Özel’in ‘genç’ darbe aşkı 23 Mart 2024 | 435 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar